Bir bayramda dinlediğim altın nasihatler...
05/08/2020 Çarşamba Köşe yazarı H.Y
"Yâ Ali! Altı yüz bin koyun mu istersin, yahut altı yüz bin altın mı
veyahut altı yüz bin nasihat mi istersin?.."
1976 senesi Kurban Bayramı idi. Merhum Hüseyin Hilmi Işık Efendi “kuddîse
sirrûh” âdeti veçhile her bayramda, dostları ile yaptığı bayram sohbetini,
o sene Taksim/Tebebaşı'nda yapmışlardı. Bendeniz de orada idim. O gün yaptığı
bu sohbetinde, İslâm âlimlerinin büyüklerinden Ahmed-i Nâmıkî Câmî hazretlerinin, (Miftâh-ün-necât) isimli
kıymetli eserinde geçen bir hadîs-i şerîfi şöyle açıklamışlardı:
Sevgili Peygamberimiz, hazret-i Ali’ye buyurdu ki: (Yâ Ali!
Altı yüz bin koyun mu istersin, yahut altı yüz bin altın mı veyahut altı yüz
bin nasihat mi istersin?)
Hazret-i Ali dedi ki: “Altı yüz bin nasihat isterim.”
Peygamber Efendimiz de buyurdular ki: (Ya Ali! Şu altı
nasîhate uyarsan, altı yüz bin nasihate uymuş olursun:
1- Herkes nâfilelerle meşgûl olurken, sen farzları îfa et! [Yani dinde farz olan
emirleri tam olarak yerine getir.]
2- Herkes dünya ile meşgûl olurken, sen Allahü teâlâyı hatırla! [Yani dînin emir ve
yasakları ile meşgûl ol! Dine uygun yaşa, dîne uygun kazan, dîne uygun
harca!]
3- Herkes, birbirinin aybını araştırırken, sen kendi ayıplarını ara. Kendi
ayıplarınla meşgûl ol!
4- Herkes, dünyayı imâr ederken, sen dînini imâr et, ziynetlendir.
5- Herkes halka yaklaşmak için vâsıta ararken, halkın rızâsını gözetirken,
sen Hakk'ın rızasını gözet. Allahü teâlâya yaklaştırıcı sebep ve vâsıtaları
ara!
6- Herkes, çok amel işlerken, sen amelinin çok olmasına değil, ihlâslı
olmasına dikkat et.)
***
Yine merhum Hocamız, bir sohbetinde şunları anlatmışlardı:
Allah’ın dînini yaymak nasıl olur? Bir kelime dahi olsa, dinden bir şey
öğretmek, bu saâdeti kazandırır insanlara. Bakınız Hazret-i Alî efendimiz ne
buyuruyor? "Bir kimse, Allah’ın dîninden bana bir kelime, yani bir
mes’ele öğretirse, ben onun kölesi olurum" diyor. Elhamdülillah, İslâma
hizmet bize nasîp oluyor. Bize nasıl nasîp oldu? Bu, Allah’ın lutf-u ihsânıdır.
Allahü teâlâ, bu hizmeti, bu nîmeti bize ihsân etmiş. Hiç Cehenneme girmeyip,
doğrudan doğruya Cennete girecek olanlar, (Ehl-i sünnet) îtikadında
olan Müslümanlardır. Ehl-i sünnet demek, dört mezhebden [Hanefî, Şâfiî,
Mâlikî ve Hanbelî] birinde bulunmak demektir. Elhamdülillâh,
Rabbimiz bize, hem doğru bir îmân nasîp etmiş, hem de doğrudan Cennete gidecek
olan tek kurtuluş fırkasından yapmış. Onun için, Rabbimize ne kadar şükretsek
azdır kardeşim. (Şükür) ne demek? Allahü teâlânın nîmetine
şükretmek ne demek? O nîmeti, emredildiği gibi kullanmak demektir. Meselâ (Göz),
büyük nîmettir. Göz nîmetine nasıl şükredilir? Gözümüzü, Allahü teâlânın
emrettiği gibi kullanacağız. (Bak) dediği yerlere bakacağız, (Bakma) dediği
yerlere bakmayacağız...