Ömrümüzü gaflet ile geçirmemeliyiz...

09/07/2023 Pazar Köşe yazarı S.K

"Biz garipler, birkaç günlük ömrümüzü gaflet ile geçirmemeye gayret edelim. Tavşan uykusu ile yaşamayalım!.."

 

İmam-ı Rabbanî hazretlerinin oğlu Muhammed Ma’sum Farukî hazretleri sevdiklerine aslında hepimize yazdığı iki mektubunda buyuruyor ki:

“Yazıklar olsun, ömür geçti!.. Dünyanın vefâsız, yalancı olduğu şimdi anlaşıldı. Hayatı, hayâl oldu. Fitneleri, dertleri bitmedi. Ahbap, arkadaşlar, öldüler, gittiler. Bu hâlleri görüp de gafletten uyanmıyor, ibret almıyoruz. Pişman olmuyoruz. Tevbe etmiyoruz. Gaflet devam ediyor, günahlarımız artıyor. Allahü teâlâ, Tevbe sûresinin 126'nci âyetinde meâlen, (Görmüyorlar mı ki, her sene, bir iki kere, dertlere, belâlara yakalanıyorlar. Yine tevbe etmiyor, pişman olmuyorlar)  buyurdu. Bu nasıl imandır? Nasıl Müslümanlıktır? Ne kitaptan ne sünnetten nasihat alınıyor. Ne de başa gelen dertlerden, hâdiselerden ibret alınıyor. Uzun seneler, beraber yaşadıkları, birlikte gezip dolaştıkları, yiyip içtikleri, yatıp kalktıkları ahbaplarını, arkadaşlarını düşünsünler. Sevdiklerinin, birlikte eğlendiklerinin, yardımcılarının ne olduklarını görmüyorlar mı? Hiçbirinden bir şey kaldı mı? Onlardan haber verenler var mı? Ömürlerinin harmanını rüzgâr götürdü...

Yâ Rabbî! Onların ecrinden, feyzinden bizi mahrum eyleme! Onlardan sonra, bizi fitnelere düşürme! Biz garipler, birkaç günlük ömrümüzü gaflet ile geçirmemeye gayret edelim. Tavşan uykusu ile yaşamayalım! Kalplerimizi geçici, yaldızlı, sahte lezzetlere kaptırmayalım! Allahü teâlânın emrettiği ibadetleri, razı olduğu iyi işleri yapalım! Nefis ve şeytanın ve kötü kimselerin yalanlarına, fitnelerine inanmayalım! Kabir ve kıyamet azaplarını düşünerek, kendimizi şimdiden koruyalım!”

             ***

“Yavrum! Gençlik, ömrün en kıymetli zamanıdır. İnsanın sıhhatli, kuvvetli olduğu zamandır. Bu zaman, her gün geçiyor, azalıyor. Erzel-i ömür olan ihtiyarlık yaklaşıyor. Yazıklar olsun ki, en şerefli, en lüzumlu iş  olan marifetullahı kazanmayı, hayal olan erzel-i ömre bırakıyorsun. En şerefli olan zamanlarını, en zararlı, en kötü şey olan nefsin arzularına kavuşmak için sarf ediyorsun. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), (Yarın yaparım, yarın yaparım diyenler, aldandı) buyurdu. Allahü teâlâ, insanları ve cinleri (Ma’rifet-ullaha), Allahü teâlâyı tanımak ve Onun rızasına, sevgisine kavuşmak için yarattı. Ne zaman aklımızı başımıza toplayacağız? Ne zamana kadar, bu nimetten mahrum kalacağız? Nefsi ve şeytanı sevindirmeye ve Allahü teâlânın rızasından mahrum kalmaya ne kadar devam edeceğiz? Dünya lezzetleri nefsin arzularıdır. İnsanın, Allahü teâlânın marifetine kavuşmasına mâni olan en kuvvetli düşman da nefsin arzularıdır. Bu arzular bitmez ve tükenmez. Hepsi de çok zararlıdır..."