"Ölümü çok hâtırlayınız" hadîs-i şerîfi hakkında...
03/07/2023 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Peygamber Efendimiz buyurmuştur
ki: "Lezzetleri
yıkan, eğlencelere son veren ölümü çok hâtırlayınız."
Büyük âlim ve velîlerimizden Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî “Mükellef
olanların, ölümü çok hâtırlamaları sünnettir. Çünkü, ölümü çok hâtırlamak,
emirlere sarılmaya ve günâhlardan sakınmağa sebeb olur. Harâm işlemeğe cesâreti
azaltır” buyuruyor...
Ölüm hakkında birçok âyet-i kerîme nâzil olmuş, pekçok da
hadîs-i şerîf vârid olmuştur. Sahâbe-i kirâm ve Tâbiîn başta olmak üzere, İslâm
âlimlerinin ve Evliyâ-yı kirâmın da bu konuda çok tesirli, gâyet güzel sözleri
vardır.
Bir âyet-i kerîmede, “Her cân ölümü tadacaktır. Sizi bir
imtihân olarak hayır ve şer ile deniyoruz” [Enbiyâ, 35]
buyurulmuştur.
Allahü teâlâ, “çok merhametli” olduğunu
[Fâtiha, 2] ve “insanlara zerre kadar zulmetmediğini” [Nisâ,
40] bizzât kendisi ifâde buyuruyor. Mâla ve câna zarar veren bazı musîbetlerin
meydâna gelmesinde, İlâhî irâde ve takdîr tecellîsi vardır ve imtihân maksadına
ma’tûftur. Nitekim Yüce Allah, Kur'ân-ı kerîm’inde, Mülk sûresinin 2. âyetinde
[meâlen]: “Amelce hanginiz daha güzeldir diye [ya’nî hanginizin daha
güzel amelde bulunacağını] imtihân edip ortaya çıkarmak için ölümü de, hayâtı
da yaratan O'dur. O, azîzdir (herşeye gâliptir), gafûrdur
(çok bağışlayandır)" buyurmuştur.
Bakara sûresinin 155. âyet-i kerîmesinde de bu imtihân gâyesi
şöyle açıklanır: "(Ey mü'minler, itâatkârı âsî olandan ayırt etmek için) and
olsun, sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve
mahsûllerden yana eksiltme ile imtihân edeceğiz. (Ey
habîbim), sabredenlere (lutûf ve ihsânlarımı) müjdele."
Fahr-i kâinât Efendimiz, bir hadîs-i şerîfte “Dünyâda
bir garîp veya bir yolcu gibi ol; kendini kabir ehlinden say (ya’nî
kesinlikle öleceğine göre, kendini şimdiden ölmüş bil)”; başka bir
hadîs-i şerîfinde ise: “Ölülerinizi hayırla yâd
edin (iyilikle anın)” buyurmuşlardır.
Sevgili Peygamberimiz yine buyurmuşlardır ki: “Âdemoğlu
vefât edince amel defteri kapanır [artık sevâb yazılmaz
olur];
ancak şu üç şeyi yapanlar müstesnâ: 1- Sadaka-i câriye [(câmi,
mescid, medrese, çeşme, yol, hastahâne, aşevi, yurt…ve sâire gibi) umûma hayrı
dokunan eserler meydâna getirenler)], 2- Arkasından istifâde
olunan ilim bırakanlar (faydalı eserler veya talebe
bırakanlar), 3- Arkasından hayır duâ edecek evlâd bırakanlar.”
Allâme sıfatıyla anılan seyyid Muhammed Emîn İbn-i Âbidîn: "Mükellef olan her Müslümânın, her gün beş vakit namaz kılması farzdır. Farz olduğu, Kur'ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmiştir" buyuruyor. Bir kimse, ölüme yakînen inansa, îmândan sonra en mühim farîza olan namazı aslâ ve kat’â terk etmez.