Yana yana mürşit arıyordu...
06/07/2020 Pazartesi Köşe yazarı A.U
Basra evliyâsından Ebû Saîd bin el-Arabî hazretleri,
Mekke’de ikâmet ederdi.
952'de orada vefât etti.
O devirde bir (genç) vardı.
Saat tâmirciliği yapıyordu.
Ve bir mürşit arıyordu yana yana.
Seherleri kalkar;
“Yâ Rabbî, beni, sevdiğin bir kuluna kavuştur” diye duâ ederdi.
Olacak bu ya.
O gün dergâhın saati bozuldu.
Bu velî zât, o genci tanıyordu.
Biriyle çağırttı onu dergâha.
Delikanlının duâsı kabul olmuştu.
Ve aradığı zâtın dergâhına gelmişti.
Ama aradığı mürşidin o olduğunu nereden bilsin?
Saati tâmir edip, duvara astı.
Ve “Saat çalışıyor" dedi.
Ancak bu velî bir nazar etti saate.
Çalışmakta olan saat durdu.
Delikanlı şaşırdı!
Tekrar indirdi saati.
Tâmir edip astı yerine.
Büyük velî bir nazar etti.
Çalışan saat durdu yine.
Üçüncü defâ yine çalıştırıp astı.
Ancak yine aynısı oldu.
Delikanlı kavradı meseleyi.
Kendi kendine;
“Tamam, ben aradığımı buldum. Benim bozuk kalbimi tâmir edecek usta, bu
gâliba" dedi.
Böyle geçirdi içinden.
Bu zât ona dönüp;
“Evet evlâdım, aradığını buldun, mübârek olsun” buyurdu.
Genç, zekî ve kabiliyetliydi.
Sarıldı ellerine.
“Efendim, ben sizi değil, siz beni buldunuz” dedi.