Eşler, birbirine karşı sabırlı olmalıdır...
06/10/2019 Pazar Köşe yazarı S.K
Dinimizin emir ve yasaklarına uyan eşler birbiriyle iyi geçinir. Dört
dörtlük insan olmaz. İnsanın iyi yönü de olur, kötü yönü de olur.
Eşler, birbirleriyle iyi geçinmelidir. Birbirine karşı sabırlı olmalıdır.
Eşinin güzel huylu olmasını isteyen, önce kendisi güzel huylu olmalıdır.
Dinimizin emir ve yasaklarına uyan eşler birbiriyle iyi geçinir. Dört dörtlük
insan olmaz. İnsanın iyi yönü de olur, kötü yönü de olur. Eşlerin iyi
geçinmeleri, sadece birbirlerini üzmemek değil, birbirinin verdiği sıkıntılara da
katlanmaktır.
Kadın, kocasının rızasını gözetmelidir... Bir gün Sevgili Peygamberimizin
“sallallahu aleyhi ve sellem kızı Hazret-i Fatıma “radıyallahu anha”
Resulullahın huzuruna geldi. Babasını görünce ağlamaya başladı. Resulullah
efendimiz buyurdu ki: “Ya Fatıma, niçin ağlıyorsun?”
-Kasıtsız söylediğim bir sözden Ali bana kırıldı. Özür diledim. Fakat onu
üzdüğüm için ağlıyorum, dedi.
-Kızım, bilmez misin, Allahü teâlânın rızası, kocanın rızasına bağlıdır. Ne
mutlu o kadına ki daima kocasının rızasını arar, kocası ondan razı olur.
Kadınlar için en üstün amel, kocasına itaattir. Erkek, hanımından razı olunca,
o kadın istediği kapıdan Cennete girmeye hak kazanır...
Erkek de hanımını üzmemelidir.
Bir gün, hanımından şikâyet etmek için gelen birisine Hazret-i Ömer
“radıyallahü anh” buyurdu ki:
-Biz, kadınların her sözüne cevap vermeyiz. Onların bizim üzerimizde birçok
hakları vardır:
1-Kadınlar sebebiyle Cehennemden kurtuluruz. Çünkü, hadis-i şerifte,
“Evlenen kimse, dininin yarısını emniyet kalesinin içine alır”
buyrulmuştur. 2- Kadınlar bizim malımızın bekçileridir. 3-
Çamaşırlarımızı yıkarlar. 4- Yemeklerimizi pişirirler. 5-
Çocuklarımıza bakar ve onları büyütürler. İşte bunun için onlara karşı
sabırlı olmamız lâzımdır...
Hazret-i Ömer’in nasihatini dinleyen bu kimse, şikâyetinden vazgeçti...
Bir gün, yeni evli biri, Seyyid Abdülhakim Arvasî hazretlerinin oğlu,
İstanbul-Kadıköy Müftülüğü de yapmış olan Ahmet Mekkî Efendi'ye gelerek;
-Efendim, ben bazen saliha hanımıma sert söylüyorum. O da küsüyor. Ne
yapayım? diye sordu.
Büyük velî cevaben;
-Kendini sana adayan birinin kalbi kırılır mı evlâdım? Kalp kırmak, Kâbe’yi
yıkmaktan daha büyük günahtır, buyurdu ve sordu:
-Küfürden sonra en büyük günah nedir, biliyor musun evlâdım?
-Bilmiyorum hocam.
-Bir müminin kalbini kırmaktır. İmandan sonra en kıymetli ibadet de
bir mümini sevindirmektir... Evlâdım, hanım köle değildir, esir değildir,
hizmetçi hiç değildir! O, Rabbimizin bize bir emaneti, bir Cennet nimetidir.
Hem de hakiki Cennet nimeti. Hanımına karşı öyle ol ki, “Beyim beni herkesten
çok seviyor” bilsin, buyurdu.
Delikanlı; “Başüstüne hocam!” dedi ve elini öpüp, sevinçle huzurundan
ayrıldı...