"Tövbe etmeyen, ince sırları anlayamaz!..”
20/04/2024 Cumartesi Köşe yazarı V.T
“Bilmez misiniz, insanların size muhtaç olması, Allahü teâlânın size bir nimetidir..."
Nasuhzâde Ali Efendi Osmanlı âlim ve velîlerindendir.
Tekirdağ yakınlarındaki Malkara kasabasında doğdu. Önce memleketinde ilim
tahsîl etti. Zamânındaki âlimlerden ilim öğrendi. Dînî ilimleri tahsîl ettikten
sonra, Çelebi Halîfe'nin talebesi Bâyezîd-i Rûmî'nin hizmetinde bulundu.
Bâyezîd-i Rûmî Edirne'de idi. Onun yanında, tasavvuf yolunda ilerleyerek yüksek
derecelere kavuştu. Bâyezîd-i Rûmî'nin vefâtından sonra halîfesi oldu. Bilâhare
memleketi olan Malkara'ya döndü...
Pîr Ali Efendi, Malkara'daki vazifesine devâm ettiği
sıralarda, Mısır'da bulunan İbrâhim Gülşenî hazretlerinin adı her tarafta
duyulmuştu. Pîr Ali de, İbrâhim Gülşenî hazretlerinin büyüklüğünü işitip
hizmetinde bulunmak için yola çıkmak istedi. Nafakasını temin için bırakacak
parası olmadığından, hanımı ile birlikte Allahü teâlâya tevekkül edip yola
çıktılar. İstanbul'a geldiler. Sabah vakti sâhilde denize bakarken, bir geminin
yaklaştığını gördüler. Gemi Haliç'e gelip demir atınca, ondan, derviş
kıyâfetinde bir grup insan çıktı. Pîr Ali Efendi bunların kim olduğunu sordu.
İbrâhim Gülşenî olduğunu ve zamânın pâdişâhı Sultan Süleymân'ın dâveti üzerine
İstanbul'a geldiğini söylediler. Hemen İbrâhim Gülşenî'nin yanına gitti. Elini
öpmek için izin istedi. O zaman İbrâhim Gülşenî; "Pîr Ali Dede, bizi
buraya getiren, senin bize olan muhabbetindir" buyurdu...
İbrâhim Gülşenî, Uzun Çarşı yakınında bulunan Çandarlı
İbrâhim Paşa konağına yerleşti. Burada Pîr Ali, İbrâhim Gülşenî hazretlerinden
çok istifâde etti. İbrâhim Gülşenî İstanbul'dan ayrılıp, Mısır'a hareket
edeceği zaman, Pîr Ali'ye memleketine dönmesini işâret edince, Malkara'ya geri
döndü. İnsanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatıp öğretmeye devâm
etti. 1545 (H.952) yılında Malkara'da vefât etti.
Sohbetlerinde buyurdu ki:
“Bilmez misiniz, insanların size muhtaç olması, Allahü
teâlânın size bir nimetidir. Bu nimetler husûsunda usanma ve isteksizlik
göstermekten çok sakınınız. Yoksa bu nimetler, musibet ve azâb olur.”
“Gönlünde günahlar ve dünyâ sevgisi
olanın, kalbi nasıl parlar? Yahut, nefs-i emmârenin arzularına göre hareket
eden, Allahü teâlânın rızâsını nasıl kazanır? Gaflet ve günahlardan
temizlenmeden, Allahü teâlânın huzûruna girmeyi nasıl ister? Çirkin işlerinden
tövbe etmeyen, ince sırları anlamayı nasıl umar?”