"Sen niçin böyle üzgünsün?"
09/07/2022 Cumartesi Köşe yazarı A.U
Osmânlı evliyâsından Geyikli
Baba bir gün sevdiklerine; “Namâz, ibâdetlerin en mühimi ve en
kıymetlisidir” buyurdu.
Ve
şöyle anlattı onlara:
Bir
gün Eshâb-ı Kirâm’dan bir genç, Resûlullah Efendimizin huzûruna geldi.
Ama
üzgün ve perîşândı!
Efendimiz
ona sordular:
“Niçin böyle üzgünsün?”
Genç
sahâbî cevâben;
“Yâ
Resûlallah, ben mahvoldum! Dün falan yerden gelirken harâmîler yolumu kesti.
Bütün eşyâmı, paralarımı aldılar. Dünyâlık neyim varsa hepsi gitti. Beş parasız
kaldım” dedi.
Efendimiz
tebessüm etti.
Sonra
o sahâbîye dönüp;
“Allah iyiliğini versin. Ben de zannettim ki, bir vakit namâzın
kazâya kaldı da, onun için böyle çok kederlisin. Dünyâ malı için üzülmeye değer
mi?’ buyurdu.
●
● ●
Bu
zât, yine bir sohbetinde;
“Kardeşlerim, Sevgili Peygamberimiz; (İki farz namazı bir araya
getirmek, büyük günâhtır) buyuruyor” diye
nakletti.
“Nasıl
yâni?” dediler.
Büyük
velî;
“Yâni bir namazı vaktinde kılmayıp da vaktinden sonra kılmak, en büyük bir günâhtır. Zîra bir hadîs-i şerîfte; (Bir namazı vakti çıktıktan sonra kılan kimseyi, Allahü teâlâ seksen hukbe Cehennemde bırakacak) buyuruldu” diye cevap verdi.