Henüz fırsat varken...
05/08/2021 Perşembe Köşe yazarı S.A
M. Said Arvas Hocadan
Hatıralar...
Zamanı geri
getirebilmek mümkün değil ama ibret almak mümkündür. Zamanı geri getirme
temennisi ise boş bir hayaldir...
Geçmiş zaman ne kadar
güzel olursa olsun bir daha yaşanmıyor... Şu gençliğini düşünerek ah çeken
ihtiyar, şu parlak devirlerini hatırlayarak dövünen toplum, eninde sonunda
anlar ki geçen geçmiştir artık. Onu geri getirmek, tekrar yaşamak hiç kimse
için mümkün olmamıştır, olamaz da...
Gerçekten de insanlar
geçmiş zamanla ilgili acı ve tatlı hatıraların önünde aciz kaldığını anlar ve
hepsinin bir rüyâ gibi geçtiğini hisseder. Ne güzel tarif edilmiş:
"İnsanlar
uykudadır ölünce uyanırlar..."
İmam-ı Gazali
hazretleri buyuruyor ki:
İnsan rüyâ gördüğü
zaman onun rüya olduğunu bilmez, gerçek zanneder. Ta ki uyanıncaya kadar.
"Meğer gördüklerim rüya imiş" der...
Ölünce de dünya
hayatının rüya gibi olduğunu anlar. Bunun için kıyamet gününde
insanlar dünyada geçirdiği hayatı hayat saymayacak. Fecir Suresi 24. ayet-i
kerimesinde buna işaret buyuruyor: "Diyecek ki: Keşke ben hayatım
için önceden hazırlık yapsaydım!"
Bu ayet-i kerimeyi
tefsir eden müfessirler dikkatimizi şu noktaya çekiyor: "Buradaki hayatım
için", demiyor "hayatım için" diyor. Bu da dünya hayatını
"hayattan saymadıklarının" en büyük delilidir...
Zamanı geri
getirebilmek mümkün değil ama ibret almak mümkündür. Zamanı geri getirme
temennisi ise boş bir hayaldir. Şair demiş ki: "Keşke gençliğimden bir gün
olsun geri gelseydi de ihtiyarlığın başıma neler getirdiğini ona
anlatsaydım!.."
Seneler gün gibi
geçiyor ve her geçen gün de bizi kabre bir adım daha yaklaştırıyor. Her gece
yatağa girmeden o günün muhasebesini yapmalıyız. Hata ve kusurlarımızı tespit
etmeliyiz. Günümüzü güzel geçirmiş isek bir sonrakini daha iyi geçirmeye gayret
etmeliyiz. Kötü geçmişse tevbe etmeli ve bir daha hata yapmamaya gayret
etmeliyiz...
Zamanı durdurmak kabil
değildir, çok çabuk geçiyor. Vakit insanın sahip olduğu en değerli varlığıdır.
En kıymetli mücevherden daha değerlidir. Kaybedilen cevahir tekrar alınabilir
ama kaybedilen zaman bir daha ele geçmez...
Her insan için belli
bir ömür tahsis edilmiştir. Bu kısacık ömrüyle yaşadığı ve yaşayacak olduğu
diğer iki hayatını kazanmak zorundadır: Dünya hayatı, kabir hayatı ve
ahiret hayatı...
Bunların en kısası
dünya hayatıdır. En önemli olanı da budur. Çünkü üç hayatını buradan
kazanacaktır.
Çalışacak, kendi
rızkını ve bakmakla mükellef olduklarının rızıklarını helâlinden kazanacak,
daha sonra istese de istemese de gireceği kabrini nurlandırmaya, mamur etmeye
gayret edecek. Kabir hayatı dünya hayatından uzundur, dünyadaki evimizi özenle
rahat edebileceğimiz duruma getirmeden içine girmiyoruz. Girersek rahat
edemeyiz.
Hâlbuki dünya evimizde
bir gün bile kalıp kalmayacağımız belli değildir. Rahat edemezsek
değiştirebiliriz. Başka bir eve taşınma imkânımız her zaman var.
Lâkin "Ben bu
kabri beğenmedim, burası beni sıkıyor karanlık, beni başka kabre götürün"
desek bize kim kulak verir?
Sonsuz hayatımız olacak olan ahiret hayatımızı da yine burada kazanabiliriz. Henüz fırsat varken vaktimizi iyi değerlendirmeliyiz...