Kaçışı mümkün olmayan akıbet hepimizi bekliyor...
10/09/2020 Perşembe Köşe yazarı S.A
Bir Arap şairi bir beytinde şöyle demektedir: "Topraktan çıkarken
günahsızdım. Toprağa bir sürü günahla giriyorum."
Yeryüzünde yaşayan bütün insanların babası ve ilk Peygamber Âdem
aleyhisselam doğrudan doğruya topraktan yaratıldı. Bizler de dolaylı bir
şekilde topraktan yaratıldık... Yemek zorunda olduğumuz bütün gıdalar ya
bitkilerden veya hayvanlardandır. Her ikisi de topraktan çıkmaktadır.
Tâhâ sûresi 55. âyet-i kerimede meâlen şöyle buyurulmaktadır: "Sizi
topraktan yarattık, tekrar toprağa döneceksiniz. İkinci bir defa daha sizi
topraktan çıkaracağız."
Yaratılış gayemiz, Rabbimizi tanımak, O'na ibadet etmek içindir. Melekler
O'nu tanıyor ve ibadet ediyorlardı. Onlar kendi istekleri ile değil,
yaratılışları icâbı Allahü teâlâyı tanıyorlar ve emirlerini hiç aksatmadan
yerine getiriyorlar. Rabbimiz, öyle bir varlık olsun istedi ki, kendi arzuları
ile iman etsinler, O'nu tanısınlar, haramlardan sakınsınlar.
İmtihan için dünyaya geldik, imtihan salonundayız. İmtihan bitince salon
terk edilir... Ölüm hepimizi yakalayacak, varacağımız yer topraktır.
Arkadaşlarımız böcekler, konuşacaklarımız Münker ve Nekir melekleri, karyolamız
mezar, devamlı duracağımız yer toprak, uğrak yerimiz kıyamet, son varacağımız
yer ise Cennet veya Cehennemdir. Böyle olunca da en çok düşünülmesi
gereken şey ölüm olmalıdır... Ölüme hazırlıklı olan rahata kavuşur,
saâdete erer. Uzak olan gelmeyecek olandır. Mutlaka gelecek olan ise
yakındır. Cuma sûresi 8. âyet-i kerimede meâlen; "De ki;
doğrusu kendisinden kaçtığınız ölüme mutlak yakalanacaksınız; sonra; görüleni
de görülmeyeni de bilen Allah'a döndürüleceksiniz. O size yaptıklarınızı haber
verecektir" buyurulmaktadır.
Bir Arap şairi bir beytinde şöyle demektedir: "Topraktan yaratıldım,
dirildim, hareket edebiliyorum, konuşabiliyorum, konuşulanları anlıyorum. Sonra
ölü olarak tekrar toprağa döndüm. Sanki hiç topraktan çıkmamış gibi oldum,
yalnız bir fark var: Topraktan çıkarken günahsızdım. Toprağa bir sürü günahla
giriyorum."
İnsanlar mutluluk arıyor. Bu arayışı yeni de değildir. Yaratıldığından beri
onu arıyor. Bu arayışı kıyamete kadar da sürecektir.
Mutlu insan hâlinden memnun ve geleceğinden emin olandır. Bunun tersi de;
mutsuzluk ve huzursuzluktur.
Gelecek endişesi insanları mutsuzluğa iten en önemli husustur. Dikkat
edilirse dünyada birçok huzursuzluğun temelinde bu endişeler yatmaktadır.
Ölümden korkan, ölümü, yolunda onu bekleyen ve mutlaka yakalayıp
parçalayacak bir canavar zanneden adam nasıl mutlu olur? Kaçışı ve kurtuluşu
mümkün olmayan bir akıbet hepimizi bekliyor...
Ölümü hatırlayan herkes kârlıdır; nimet içinde ise şımarmaz. Kibirlenmez, sahip olduklarını emanet bilir. Hasta ve fakir olan da teselli bulur. Nasıl olsa bu sıkıntılarım bir gün bitecek diye fazla gâm çekmez...