Sâdıklarla berâber olmak emrolunmuştur...
01/06/2023 Perşembe Köşe yazarı V.T
"Talebe hocasının sûretini
hatırına getirmek sûretiyle tam bir huzûra kavuşur..."
Sahhaflarşeyhizâde Es'ad Efendi Osmanlı Devleti zamânında
yetişen âlimlerdendir. 1789 (H.1204) senesinde İstanbul'da doğdu. Medrese
tahsilinden sonra Kadılık yaptı, sonra da Rumeli kâdıaskerliğine tâyin edildi.
1848 senesinde de, Meclis-i meârif-i umûmiyye reisliğine tâyin edildi. Bu
vazîfede iken 1848 (H.1264) senesinde İstanbul'da vefât etti.
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin sevenlerinden idi.
Kendisiyle dâimî olarak mektuplaşır, nasîhat ve duâlarını alırdı. Mevlânâ
Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin Es'ad Efendiye yazdığı mektubun bir kısmı
şöyledir:
Sıhhatte olduğunuzu bildiren mektubunuz geldi. İnkârcıların çok
olmasına rağmen, bu yolda ve sünnet-i seniyye üzere sebâtınızı, devâmınızı
ifâde etmeniz bizi sevindirdi. Bu sebeple Allahü teâlâya tekrar tekrar hamd
ettim. Hakk-ül-yakîn sırlarından habersiz bâzılarının, evliyâya kalben
bağlanmayı bid'at saydıkları, aslı ve esâsı olmadığını iddiâ ettikleri, bu
fakîrin kulağına geldi. Hakîkat aslâ onların dedikleri gibi değildir. Bilâkis
kalben bağlılık Müceddidiyye yolunun mühim bir esâsıdır. Hattâ o, Kur'ân-ı
kerîme ve Resûlullah “sallallahü aleyhi ve selem” efendimizin sünnet-i
seniyyesine tam olarak yapıştıktan sonra, maksûda kavuşturacak yolların en
büyüğüdür.
Büyüklerimizden bâzısı tasavvuf yoluna kavuşmak için, sâdece
kalb ile olan bağlılıkla yetinmemişlerdir. Fenâ-fillah, kalbin yalnız Allahü
teâlâdan başka her şeyi terk etmesi mertebesinin başlangıcı olan hocada fâni
olmaya en çabuk ve kolay götüren yol olduğunu kesin bir şekilde ifâde
etmişlerdir. Tasavvuf yolunun büyüklerinden, Hâce Ahrâr diye bilinen, Şeyh
Ubeydullah-i Ahrâr şöyle buyurdu:
"Sâdıklarla berâber olmak Kur'ân-ı kerîmde emrolunmuştur.
Onlarla berâber olmak, hem sûreten hem de mânen olur. Sonra onlarla mânen
berâber olmanın, kalbî bağlılık ile olduğunu açıkladı. Bu husus, ehlince mâlum
ve meşhûrdur. Reşahât kitabında,
tafsilatlı olarak yazılmıştır."
Sanıyorum, kalben bağlanmayı kabul etmeyenler, onu ıstılah mânâsı ile düşünmediler. Eğer bu husûsu ıstılah mânâsı tasavvuftaki mânâsı ile düşünselerdi, onu inkâr etmezlerdi. Çünkü tasavvufta kalben bağlılık, talebenin edeb üzere olması ve hocasının huzûrunda olduğu gibi, gıyâbında da ondan feyiz alması için, sûretini çok hatırında tutmakla fenâ-fillah mertebesinde olan hocasının rûhâniyetinden yardım istemektir. Talebe hocasının sûretini hatırına getirmek sûretiyle tam bir huzûra kavuşur ve kalbi nûrlanır.