Ehl-i sünnetin reîsi...
10/12/2022 Cumartesi Köşe yazarı A.U
İmâm-ı âzam Ebû Hanîfe hazretleri,
İslâm âlimlerinin en büyüklerindendir.
Tâbiîndendir kendisi.
Ona “Ebû Hanîfe” de
denir.
Bu, müminlerin babası demektir.
Babası, Fâris oğullarından Sâbit adında, âlim,
sâlih bir kişidir.
Hazret-i
Alî ile görüşmüş, kendi ve soyu için duâ almıştı
bu büyük sahâbîden.
Üstün kâbiliyetliydi.
Ve keskin zekâlıydı.
Âlimler bunu fark ettiler.
O zamânın büyük âlimlerinden, Hazret-i Şa’bî de
ondaki bu cevheri sezmişti.
Bir gün onu görüp sordu:
“Sen ne
iş yapıyorsun?”
İmâm-ı âzam;
“Ticâret yapıyorum” dedi.
“Bir ilim
meclisine devâm et. Çünkü sen zekî ve kâbiliyetli bir gençsin. İlme devâm
edersen, büyük bir âlim olursun” buyurdu.
Onun bu sözüyle bıraktı ticâreti.
Ve ilme sarıldı hemen.
Hem de büyük bir arzu ile.
Önce “İlm-i kelâm”ı öğrendi.
Parmakla gösterilir oldu bu ilimde.
Sonra “Fıkıh” ilmini
öğrendi.
Bir gün kendi kendine;
"Ebedî,
sonsuz saâdete kavuşmak, ancak İslâmın ahkâmına uymakla olur. Bu da fıkıh
ilmiyle ilgilidir" diye düşündü.
Hocası, Hammâd idi.
Onun dersine devam etti.
Öyle bir dereceye geldi ki, bu, başka kimseye nasîb olmamıştır.
Eshâb-ı kirâmdan ders aldı.
Ayrıca da dört bin âlimden.
Şânı, şöhreti her tarafa yayıldı.
Ve methedildi herkes tarafından.
Cenâb-ı Hak şefaatine kavuştursun...