"Beni memnun etmek istiyorsan!.."
11/08/2021 Çarşamba Köşe yazarı A.U
Dıhye-i Kelbî radıyallahü anh,
îmân etmeden önce ticâretle meşgûl olurdu.
Ve çok zengindi.
Kabîlesinin de
reîsiydi.
Resûlullah Efendimizi
severdi.
Ziyâretine gelirdi.
Sohbetini dinlerdi.
Ama îmân etmezdi.
Ticâret için gittiği
yerlerden her dönüşünde Resûlullahı ziyâret eder ve torunları Hazret-i Hasan'a
ve Hazret-i Hüseyin'e hediyeler getirirdi.
Onları sevindirirdi.
Efendimizse üzülür ve;
"Yâ Dıhye! Beni
memnun etmek istiyorsan îmân et de, şu güzel vücûdunu Cehennemde yanmaktan
kurtar" buyururdu.
O, hiç (Hayır)
demezdi.
Zîrâ Efendimizi
severdi.
Onu üzmemek için;
"İnşallah o da
olur" derdi...
Bedir Harbi
sonrasıydı.
Hazret-i Cibrîl geldi.
Ve Dıhye'nin îmân
edeceğini Resûlullaha haber verdi.
Aynı gün Dıhye geldi.
Resûl aleyhisselâm,
üzerindeki hırkayı çıkarıp Dıhye'nin oturması için yere serdi.
Dıhye, onu gördü.
Hemen yerden aldı.
Öpüp yüzüne sürdü.
Sonra başına koydu.
Resûlullahın duâları
bereketiyle kalbinde îmân nûru doğmuş ve parlamıştı.
Seve seve (şehâdeti) söyleyip, o huzurda Müslüman olmakla şereflendi.