Kurbân ibâdeti...
28/06/2022 Salı Köşe yazarı R.A
İslâmiyette
kurbân; davar, sığır ve deveden birini “Kurbân Bayramı”nın ilk üç gününde,
kurbân niyetiyle kesmek demektir.
"Kurbân", lüğatte “yakın olmak, yaklaşmak” mânâsınadır. Umûmî mânâsıyla "Allahü teâlâya ibâdet maksadı ile belli üç günde kesilen hayvan"; "Allah’a yakın olmak, O’nun rızâsını elde etmek için kan akıtmak" demektir.
İslâmiyette kurbân; davar
(koyun, keçi, anası gibi gösterişli olan 6 aylık kuzu), sığır (inek, dana,
öküz, boğa, manda) ve deveden birini “Kurbân Bayramı”nın ilk üç gününde, kurbân
niyetiyle kesmek demektir. Kurbân hayvânını fakîrlere veya hayır ve
yardım cemiyetlerine diri olarak sadaka vermek kurbân olmaz. İbâdet olması
için, kurbânlık hayvânı kesmek, kanını akıtmak şarttır.
Mecâzî olarak, bir
inanç, ideal uğrunda fedâ edilen veya kendini fedâ eden kimseye de "kurbân" denilir.
İnsanların
uydurdukları çeşitli inançlarda da, tapındıkları putlar için kesdikleri
hayvânlara "kurbân" demişlerdir. Böyle inançlara
sâhib insanlar, eski çağlarda, putları için, hayvânların yanı sıra çeşitli
yiyecekleri, hattâ insanları, çocukları da kurbân etmişlerdir.
Dün de bir nebze
bahsettiğimiz Kurbân ibâdeti, Kur’ân-ı kerîmde [Bakara Sûresi,
67-71, 196; Mâide Sûresi, 2, 27, 95, 97, 103; Hac Sûresi, 34, 36-37; Sâffât
Sûresi, 102-107; Fetih Sûresi, 25; Kevser Sûresi, 2] muhtelif yönleriyle beyân
buyurulmaktadır. Bu konuda, Peygamber Efendimizin de birçok hadîs-i şerîfi
vardır.
İslâm âlimleri de, gerek
konuyla alâkalı âyet-i kerîme tefsîrlerinde ve hadîs-i şerîf şerhlerinde,
gerekse fıkıh kitaplarında kurbân hakkında çok değerli bilgiler vermişlerdir.
14 asırdan beri de,
kurbânla mükellef olan bütün Müslümânlar bu ibâdeti yapagelmişlerdir.
Kurbân nevileri
[Akîka, Adak, Vâcip ve Nâfile Kurbânlar, Hac Kurbânı] olmak üzere birkaç
çeşittir. Bakara 196; Mâide 2, 95, 97 ve Fetih 25’te hacda kesilecek
kurbânlar; Mâide sûresinin 27. âyetinde, Âdem aleyhisselâmın 2
oğlunun kestikleri kurbân; 103. âyetinde adak kurbânı; Hac
sûresinin 36-37. âyetlerinde umûmî olarak kurbân ibâdeti; Sâffât
sûresinin 102-107. âyetlerinde de Hazret-i İbrâhîm aleyhisselâmın kestiği
kurbân zikrolunmuştur.
Kevser sûresinde ise, Peygamber
Efendimize farz olan, fakat (Hanefî mezhebine göre) ümmetinden zengin olanlara
vâcip kılınan, (Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre ise sünnet-i
müekkede olan) kurbân beyân buyurulmaktadır.
Târihte ibâdet
niyetiyle kesilen ilk kurbân, Hazret-i Âdem’in oğulları Hâbil ile Kâbil’in
kurbânlarıdır. Aralarında çıkan ihtilâfta, hangisinin haklı olduğunu anlamak
için, Cenâb-ı Hakk’a kurbânlarını arz ettiler. Hâbil’in kurbânı kabûl olmuştu.
Bunu çekemeyen ve isteğine kavuşmak için çalışan Kâbil, kardeşi Hâbil’i
öldürmüştü. Âdem aleyhisselâmın bu iki oğlu arasında geçen hâdise, Kur’ân-ı
kerîmde Mâide sûresinin 27-31. âyetlerinde bildirilmektedir.
Hazret-i İbrâhîm’in, oğlu Hazret-i İsmâîl’i (aleyhimes-selâm) kurbân etmek istemesi, ama Cenâb-ı Hak’ın buna müsâade etmeyip büyük bir koç gönderme kıssası meşhûrdur. Bu hâdise, tefsîrlerde ve İslâm târihlerinde uzunca anlatılmaktadır.