Zehirli ekmek!..

12/03/2024 Salı Köşe yazarı A.U

Muhammed Sıbgatullah zamanında iyi kalpli biri, çıkar evinden. Bir dostunu ziyârete gider. Yolda yorulur ve acıkır.

Bir fırından “Ekmek” ister.

Ancak parasını evde unutmuştur.

Fırıncıya;

“Üzerime para almamışım, sonra versem olur mu?” der.

Fırıncı, inanmaz.

Üstelik içinden;

“Bıktım bu yalancılardan” der.

Bir ekmeğin içine (Zehir) doldurur, bu zavallıya verir.

Bir şeyden haberi yoktur garibin.

Zehirli ekmeği alıp ayrılır.

Az ileride rastlar “Genç” birine.

Askerliği bitmiş, dönüyormuş evine.

Gencin çok aç olduğunu öğrenir.

Ekmeğini ona verir.

Ve yoluna devam eder.

Genç ise ekmeği yer, eve gider.

Gider, ama başlar zehirin tesîri.

Zangır zangır titrer her yeri.

Ev halkı merak ve telâş içindedir.

Zîra genç, ölüm döşeğindedir.

Ne yapacaklarını bilemezler.

Genç, son nefeslerini verirken;

“Yolda ekmek aldım birinden, ne olduysa onu yedikten sonra oldu” diye mırıldanır.

Genç, o fırıncının oğludur.

Fırıncı, bunu duyunca başlar dövünmeye.

“Eyvâh, o zehri ben koymuştum ekmeğe, ben ne ettim. Oğlumu kendi elimle zehirledim” der.

Bin pişmândır yaptığına.

Ama ne fayda.

Ne kadar pişmân olsa, ne kadar üzülse de içten.

Artık faydasızdır.

Geçmiştir iş işten.