"Allahü teâlâdan kork ve helâlinden ye!.."

29/11/2019 Cuma Köşe yazarı V.T

“İnsanlar, doğruluk ve helâl rızıktan daha faziletli bir şey ile süslenmemiştir.” 

 

Muğlalı Mustafa Efendi Osmanlı evliyâsınındandır. 884 (m. 1479)’de Muğla’da doğdu. 968 (m. 1560)'da Semerkand’da Hâce Ubeydullah-i Ahrar zaviyesinde vazîfeli iken vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:

“İnsanlara karşı dili korumak, gümüş ve altını korumaktan zordur.”

Çok az konuşmasına rağmen buyurdukları da hikmet doludur. Buyurdular ki: “Kur’ân-ı kerîm âriflerin bostanıdır. Ondan tattığınız lezzetlerin her birini ayrı bir letâfet içinde tadarsınız.”

“Cennette duran bir adamın ağlaması ne kadar garip ise, dünyâda henüz gireceği yeri bilmeyen kimsenin gülmesi de o nisbette şaşılacak şeydir!..”

Fudayl bin Iyâd hazretleri buyurdu ki: “İnsanlar, doğruluk ve helâl rızıktan daha faziletli bir şey ile süslenmemiştir.” Bunun üzerine oğlu “Babacığım, helâl kıymetlidir” deyince, “Ey oğlum, helâlin azı da Allahü teâlânın katında çoktur” dedi.

Utbe bin Yezîd, Hazreti Îsâ’nın şöyle dediğini rivâyet etti: “Ey zayıf olan Âdemoğlu! Nerede olursan ol, Allahü teâlâdan kork. Helâlinden ye, evini mescid edin. Dünyâda misâfir gibi ol! Kendini ağlamaya, kalbini tefekküre, bedenini sabra alıştır.”

İbn-i Şübrime buyurdu ki: “Hastalık korkusuyla yemekten perhiz edip de, Cehennem korkusuyla günahtan perhiz etmeyen kimseye çok şaşarım.”

Ebüdderdâ (radıyallahü anh) buyurdu ki: “Bir saatlik tefekkür, bütün geceyi kâim olarak geçirmekten hayırlıdır.”

Yine buyurdu ki: “İyi kimseleri sevdiğiniz müddetçe hayırda bulunursunuz.”

“Sâdık ve hakiki mümin olmak için, Allahü teâlâdan korku ve ümidin beraber olması lâzımdır.”

“Dünyâda yalnız üç şeye heves ettim: Sapıtmaya doğru eğrildiğim vakit beni doğrultacak, ikaz edip, yola getirecek bir arkadaşa; helâl nafakaya; huzur içinde cemâat ile namaz kılmaya.”

“Kazancın temizliği bedenlerin de temizliği demektir. Allahü teâlâ, temiz giyip, temiz yedirene, rahmetiyle muâmele etsin.”

Mustafa Efendi, her sabah namazını kıldıktan sonra şeytanın şerrinden korunmak için şöyle duâ ederdi:

“Allahım, sen bize bir düşman (şeytan) musallat ettin ki, o ve maiyeti bizi ve kusurlarımızı görür, fakat biz onu göremeyiz. Allahım, onu rahmetinden mahrûm ettiğin gibi bizden de mahrûm et. Affından ümidini kestirdiğin gibi, bizden de ümidini kestir. Rahmetinle onun arasını uzaklaştırdığın gibi, bizimle de onun arasını uzaklaştır. Zira muhakkak ki, senin gücün her şeye yeter, sen her şeye kadirsin.”