Allah ikrâm etmek isterse...
27/11/2019 Çarşamba Köşe yazarı A.U
Enes bin Mâlik hazretleri der ki:
Resûlullah Efendimizin huzûrunda oturmuştuk.
O sırada Hazret-i Alî geldi.
Ve en geride oturdu.
Efendimiz onu gördü.
Yanına çağırdı.
Ve önüne oturtup;
“Yâ Alî!.. Allahü teâlâ hazretleri, seni dört hasletle benden fazîletli
kıldı!” buyurdu.
Hazret-i Alî bunu işitti.
Hemen dizleri üzerine doğruldu.
Ve başını yere koyup;
"Anam babam sana fedâ olsun yâ Resûlallah! Köle, efendisinden
fazîletli olur mu?" dedi.
Zîrâ aklı almamıştı.
Efendimiz buyurdu ki:
“Yâ Alî!.. Allahü teâlâ, bir kula ikrâm etmek isterse gözlerin görmediği,
kulakların işitmediği ve kimsenin hâtırına gelmeyen şeyleri verir!”
Eshap bunu işittiler.
Ve çok hayret ettiler!
Zîrâ akılları almamıştı.
Bir sahâbî izin alıp;
"Yâ Resûlallah!.. O şeyler nedir? Bize onu bildirin!" diye arz
etti.
Efendimiz buyurdu ki:
“Allahü teâlânın ihsanı ile, ona Fâtıma gibi hanım, Hasan ve Hüseyin gibi
oğullar ve Resûlullah gibi kayınpeder nasip olundu, bana ise olunmadı.”
Rivâyet edilir ki:
Resûl-i Ekrem Efendimiz;
“Her kim yumuşaklıkta İbrâhim aleyhisselâma, hikmette Nuh aleyhisselâma,
çektiği sıkıntılarda da Yûsüf aleyhisselâma bakmak isterse, Alî bin Ebî Tâlib'e
baksın” buyurdu.