"Tevbe ederseniz imdadınıza yetişirim"
15/01/2020 Çarşamba Köşe yazarı A.D
Gelmiş olan bela ve musibetin kalkması için, istiğfar etmek lazımdır. Çünkü
Cenab-ı Hak, "Tevbe ederseniz, imdadınıza yetişirim" buyuruyor.
Her izzet ve her nimet, Allahü teâlâya ihlas ile itaat ve ibadet etmekten,
her kötülük ve sıkıntı da, günah işlemekten hasıl olur. Herkese dert ve bela,
günah yolundan, rahat ve huzur da, itaat yolundan gelir. Allahü teâlânın âdeti
böyledir. Cenab-ı Hak, hiç kimseye, sebepsiz bela göndermez. Bir âyet-i
kerimede mealen buyuruldu ki:
"Bir millet, kendini bozmadıkça, Allah onların hâllerini
değiştirmez." [Rad 11]
Salih el-Merrî hazretleri buyurdu ki: "İnsanların başına gelen belâ ve
musibetler işledikleri günahlar sebebiyledir."
Ömer bin Abdülaziz buyurdu ki: "Haccâc, insanların günahları, hataları
yüzünden Allahü teâlâ tarafından gönderilmiş bir belâ idi."
İmam-ı Âzam hazretleri buyuruyor ki: "Zalim bir sultan sana musallat
olur ve sen onun yüzünden dininden bir açık verecek olursan, hem kendin hem de
onun için tevbe ve istigfar ederek açığını kapatmaya çalış."
Muhammed bin Yusuf, bir gün, tanıdıklarının birinden bir mektup almıştı.
Mektup sahibi, ülkelerindeki valilerin zulmünden şikâyette bulunuyor idi.
Mektubu okuduktan sonra, şu cevabı yazıp gönderdi:
"Kardeşim, mektubunuz bize ulaşmıştır. Bilirsiniz ki isyan eden bir
kimse, kendisine eza ve cefa yapılmasını reddedemez. Bana öyle geliyor ki,
maruz kaldığınız durum, kusur ve günahlarınızdan doğmaktadır."
Harun Reşid, haksız olarak bir adamı hapsettirir. Hapsedilen adam ona şöyle
bir mektup yazar:
"Ey Harun, iyi bil ki, hapiste geçirdiğim her güne, çektiğim her
sıkıntıya karşılık senin ömründen bir gün eksilmekte ve nimetlerinden
noksanlaşmaktadır. Unutma ki hesap günü yakındır! O gün aramızda hâkim ancak
Allah olacaktır!"
Harun Reşid mektubu okuyunca, onu hapisten çıkarttı ve kendisine ihsanda
bulundu.
Malik bin Dinar buyurdu ki: "Tevrat'ta şöyle yazılıdır: Allah buyurur
ki: Kim bana itâat ederse, onları ona rahmet vesilesi yaparım. Kim de bana âsi
olursa, onları kendisine belâ kılarım. Siz kendinizi hükümdarlara sövmekle
meşgul etmeyiniz. Bana tevbe ve istiğfar ediniz ki onları size merhametli
kılayım."
Din büyüklerimiz buyurdu ki: "Eskiden (Ya Rabbi, memleketimizi
kaht-u galâdan, tâûn-u vebâdan, şemâtet-i a’dâdan muhafaza eyle!) diye dua
edilirdi... 'Kaht' yokluk, 'galâ' pahalılık demektir.
'Şemâtet' sevinmek demektir. 'Şemâtet-i a’dâdan' düşmanların
sevinmesinden demektir... Şimdi böyle dualar unutuldu. Sadece şikâyetler
kaldı..."
Hasılı; gelmiş olan bela ve musibetin kalkması için, istiğfar etmek
lazımdır. Çünkü Cenâb-ı Hak, "Tevbe ederseniz, imdadınıza
yetişirim" buyuruyor.