"Sâlih kullar gibi olun ve onları sevin!"
13/01/2024 Cumartesi Köşe yazarı V.T
"İşlerinizi, sözlerinizi ve ahlâkınızı, dindâr âlimlerin
sözlerine uydurmalısınız."
Urvet-ül-vüskâ Muhammed Ma'sûm hazretleri, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin
üçüncü oğludur. "Silsile-i aliyye" denilen büyük âlim ve velîlerin
yirmi dördüncüsüdür. 1599 (H. 1007) senesinde Hindistan'ın Serhend şehrine iki
mil uzakta bulunan Mülk-i Haydar mevkiinde doğdu. İlminin çoğunu babasının huzûrunda
öğrendi. Bu tahsîli sırasında İmâm-ı Rabbânî hazretleri bir mektubunda onun
hakkında şöyle yazmıştır:
"Bu günlerde oğlum Muhammed Ma'sûm, Şerh-i Mevâkıf'ı
bitirdi. Bu arada Yunan felsefecilerinin kusur ve hatâlarını iyi anladı. Nice
faydalara kavuştu. Allahü teâlâya bu ihsânından dolayı hamd ve senâlar
olsun."
İlminin bir kısmını da büyük ağabeyi Muhammed Sâdık'tan ve babasının
halîfelerinden olan büyük âlim Muhammed Tâhir-i Lâhorî'den öğrendi. Ayrıca
başka âlimlerden de ilim öğrendi. Hadîs ilminde babasından icâzet aldı. Bundan
sonra babasının feyizlerine, üstün makamlara ve yüksek kemâlâta kavuştu. Babası
İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin vefâtından sonra, vaaz ve irşâd makâmına geçip
talebe yetiştirmeye başladı. 1668 (H.1079) senesinde Serhend’de vefat etti.
Muhammed Ma'sûm hazretlerinin üç ciltlik Mektûbât-ı
Ma'sûmiyye adlı bir eseri vardır. Bu üç cildde toplam altı yüz elli
iki mektup vardır. 1. cildin 4. mektubunda şöyle buyurmaktadır:
Ey mes'ud ve bahtiyâr kardeşim! Allahü teâlânın sevdiği kullarının yolunda
yürümek arzusunda isen, bu yolun şartlarını ve edeblerini gözetmelisin! En
önce, sünnet-i seniyyeye yapışmak ve bid'atlerden sakınmak lâzımdır. Çünkü
Allahü teâlânın sevgisine ulaştıran yolun esâsı bu ikisidir. İşlerinizi,
sözlerinizi ve ahlâkınızı, dînini bilen ve seven, dindâr âlimlerin sözlerine ve
kitaplarına uydurmalısınız. Sâlih kullar gibi olmalısınız ve onları
sevmelisiniz. Uykuda, yemekte ve söylemekte aşırı gitmeyip, orta derecede
olmalısınız. Seher vakti (yâni gecelerin sonunda) kalkmaya gayret etmelisiniz.
Bu vakitlerde istigfâr etmeyi, ağlamayı, Allahü teâlâya yalvarmayı ganîmet
bilmelisiniz. Sâlihlerle berâber olmayı aramalısınız. "İnsanın
dîni, arkadaşının dîni gibidir" hadîs-i şerîfini unutmayınız!
Şunu, iyi biliniz ki, âhireti, saadet-i ebediyyeyi isteyenlerin, dünyâ
lezzetlerine düşkün olmaması lâzımdır. Mübâh olan lezzetleri bırakamazsanız,
hiç olmazsa, haramlardan ve şüphelilerden kaçınınız. Böylece âhirette kurtulmak
umulsun.