İnsanda tercih hürriyeti vardır
16/08/2020 Pazar Köşe yazarı O.Ü
“İnsanlar iradeli işlerinde hür iseler de, irade ve ihtiyarlarında hür
değil, mecburdur”
Sual: İnsanlar, dünyada, yaptıkları veya söylediklerini, yapmak ve söylemek
mecburiyetinde midirler?
Cevap: İnsan bir şey yapacağı zaman, önce bunu seçer, irade edip ister,
sonra yapar. Bundan dolayı, kullar, iş yapmakta mecbur değildir. İster yapar,
istemezse yapmaz.
İnsanın bir işi yapmak istemesi için, önce bu işi görerek, işiterek,
düşünerek hatırlaması, kalbine gelmesi lazımdır. İnsan, kalbine gelen bir şeyi
ister veya istemez. Birisi bir şeyi faydalı bulur, yapmak ister, diğeri de
lüzumsuz görür, yapmak istemez. İşlerinde hür olduğunu söyleyen insanların iş
yapmayı önceden kalplerine getiren, faydalı, lüzumlu olup olmadığını bildiren
kimdir? Birindeki düşünce, diğerinde niçin hasıl olmaz veya niçin lüzumlu
görülmez? İşte bu çeşitli sebepler, insanın elinde değildir. Bunun için, Ehl-i
sünnet alimlerinden bazıları;
“İnsanlar iradeli işlerinde hür iseler de, irade ve ihtiyarlarında hür
değil, mecburdur” demişlerdir.
Dehr suresindeki ayet-i kerimeye, Ebül-Hasen-i Eş'arî hazretleri;
(Siz, ancak Allahü teâlânın dilediğini istersiniz!) manasını
vermiştir. En'âm suresinin 125. ayetinde meâlen;
(Allahü teâlâ kime hidayet etmek isterse, onun göğsünü İslamiyet için
genişletir. Dalalette bırakmak istediğinin göğsünü de, o derece dar ve sıkı
bulundurur ki, oraya hakikatin girebilmesi, sahibinin göğe çıkması gibi mümkün
değildir) Hûd suresinin 34. ayetinde meâlen;
(Ben size nasihat etmek istesem bile, Cenâb-ı Hak dalalette kalmanızı
dilemiş ise, size faydası olmaz) buyurulmuştur.
Kaza ve kadere inanmayan Mutezile ve bunların izinde gidenler, bu ayet-i
kerimeler karşısında şaşırıp kalmaktadırlar.
İnsan iradesinin, cebre doğru sürüklendiğini gösteren böyle vesikalar
yanında, insanı işlerinde sorumlu tutacak bir hürriyete malik olduğu da
meydandadır. Mahkemeler, hatta her insanın vicdanı, bir can yakanın, bir
zalimin affedilmesini istemez. Cebriyye mezhebindekiler bile, kendisine haksız
olarak saldırana kızmakta, hatta ona karşılık yapmakta kendilerini haklı
bulurlar. Şairin biri diyor ki:
“Kaza ve kaderin işkencelerine bile razı olduğunu söyleyen Cebriyye fırkasındaki birinin ensesine bir tokat vur! Ne yapıyorsun diyecek olursa, kaza ve kader böyle imiş de! Bakalım sana hak verir mi?”