Cennete gidebilmek için...
20/12/2022 Salı Köşe yazarı R.A
“Dünyâ lezzetlerine kavuşmak
için, İslâmiyet'in dışına çıkan kimse, âhiret lezzetlerine kavuşamaz.”
Malûmdur ki, herkese ilk lâzım olan şey, “Kelime-i
tevhîd”i söylemek ve bunun ma’nâsına inanmaktır. Kelime-i
tevhîd: “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah” demektir.
Bunun ma’nâsı: “Allah vardır ve birdir; O’ndan başka
ibâdete lâyık hak ilâh yoktur. Muhammed aleyhisselâm, Onun Peygamberidir” demektir.
Buna inanmağa “Îmân etmek” ve “Müslümân
olmak” denir. Allahü teâlânın gösterdiği ve emrettiği
kulluk vazîfelerine “İslâmiyyet” denir.
Muhammed aleyhisselâma uyan kimseye “Müslümân” denir.
Allahü teâlâya şükretmeğe, yanî Muhammed aleyhisselâma uymağa “İbâdet
etmek” denir.
İnsanların Allahü teâlâya karşı, kalb, dil ve beden ile
yapmaları ve inanmaları lâzım olan şükür borcu, kulluk vazîfeleri, Allahü teâlâ
tarafından bildirilmiş ve Onun sevgili Peygamberi Muhammed (sallallahü aleyhi
ve sellem) tarafından ortaya konmuştur. Allahü teâlâya şükür, O’nun
Peygamberinin getirdiği yola uymakla olur. Bu yola uymıyan, bunun dışında kalan
hiçbir şükrü, hiçbir ibâdeti, Allahü teâlâ kabûl etmez, beğenmez.
Demek ki, aklı olan kimselerin, Allahü teâlâya şükretmek için,
Muhammed aleyhisselâma uymaları lâzımdır. Onun yoluna “İslâmiyyet” denir.
Îmânın devâmlı olması lâzımdır. Bunun için, küfre sebeb olan
sözleri söylemekten, işleri yapmaktan ve küfür alâmeti olan şeyleri
kullanmaktan çok sakınmak lâzımdır.
Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerinde buyurmuştur ki:
“Bir
zaman gelir ki, İslâmiyet'e yapışmak, elinde ateş tutmak gibi güç olur.” (Sünen-i
Beyhekî)
“Dünyâ
lezzetlerine kavuşmak için, İslâmiyet'in dışına çıkan kimse, âhiret
lezzetlerine kavuşamaz.” (İzâletül-Hafâ)
Günümüzde bazı insanlar, okudukları bozuk eserlerin, yazıların;
duydukları yanlış sözlerin tesîriyle, Allahü teâlânın en büyük
ihsânlarından, lutuflarından biri olan İslâmiyeti terk edip mürted oluyorlar.
“Dinden
çıkma; Müslümân iken, İslâm dînini terk etme”ye “İrtidâd” denir.
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde buyurdu ki (meâlen):
“İçinizden
kim irtidâd eder de kâfir olarak ölürse, yaptığı (bütün
iyi) işler,
dünyâda da, âhirette de boşa gitmiştir. Onlar, o ateşin (Cehennem'in) arkadaşlarıdırlar.
Onlar, orada (bir daha çıkmamak üzere) ebedî (sonsuz) kalıcıdırlar.” (Bakara,
217)
“Doğru
yol gösterildikten sonra, Peygambere (aleyhisselâm) uymayan
ve (îmânda ve amelde) mü'minlerin yolundan ayrılan kimseyi, küfür ve irtidâdda
bırakır ve Cehennem'e atarız. O Cehennem, çok kötü bir yerdir.” (Nisâ,
104)
Hulefâ-i râşidînin 2.si olan Hazret-i Ömer (radıyallahü
anh) buyurmuştur ki:
“İzzet
(şeref, itibâr, üstünlük) İslâm'dadır. İslâmiyet'in ahkâmına (hükümlerine) uyan
azîz olur. Bu ahkâmı beğenmeyip, izzeti, huzûru, saâdeti, başka şeylerde arayan
zelîl olur.”
Dârul-fünûn müderrislerinden (eski İstanbul Üniversitesi Öğretim
Üyelerinden) Abdülhakîm Arvâsî (rahmetullahi
aleyh) de:
“Bütün üstünlükler, faydalı şeyler, İslâmiyet'in içindedir. Eski dînlerin görünür görünmez bütün iyilikleri, İslâmiyette toplanmıştır. Bütün seâdetler, muvaffakiyetler ondadır” buyurmuştur.