İyi bir insan olmak için...
15/02/2021 Pazartesi Köşe yazarı R.A
"Bütün vaazların özü ve nasîhatlerin en kıymetlisi, Allah
adamları ile buluşmak, onlarla birlikte bulunmaktır."
Mukaddes dînimiz İslâmiyette ana hedef: İyi fert, iyi âile, iyi cemiyet
meydâna getirmektir. 6 Ülül-azm Peygamber, 313 Resûl ve 124.000 civârındaki
Nebînin hedefi de insân-ı kâmil meydâna getirmektir. 100’ü “Suhuf=Sahîfeler,
formalar, risâleler, küçük kitapçıklar” 4’ü büyük olmak üzere 104 kitâbın
ana gâyesi de budur.
Hepimizin bildiği gibi, insanlar cemiyet hâlinde yaşamak
mecbûriyetindedirler. Bu cemiyetin en küçük birimi de âiledir. Bu bakımdan
âile, toplumun temel taşıdır.
Bilindiği üzere âile, insanların doğup büyüdükleri, yetişip geliştikleri ve
terbiye gördükleri topluluktur. Bu yuva, cemiyetin küçük-büyük
fertlerinin olgunlaştıkları, bir hayât okuludur. Âile içerisinde her
ferd, birbirinin bilgi ve tecrübesinden faydalanır. Bu faydalanma bir ömür boyu
devam eder.
Malûmdur ki, çocuklar, Allahü teâlâya inanmayı, Peygamber sevgisini,
büyüklere hürmeti, küçüklere şefkati, vatan-memleket aşkını, devlete-millete
hizmeti, “Ezân” ve “Bayrak”a saygıyı, gelenek ve göreneklerini hep âilede
öğrenirler.
İnsanlar, Allah’ın ve Peygamberlerinin emir ve yasaklarına uydukları
müddetçe, huzurlu ve rahat bir hayat yaşamışlar, birbirlerini
sevip-saymışlardır. Emirlere ve yasaklara uymadıklarında ise, huzursuz
olmuşlar, rahatları bozulmuş; ahlâksızlık, zulüm ve haksızlık bütün cemiyeti
sarmıştır.
Peygamber Efendimizin vârisleri durumunda olan tasavvuf büyükleri de
fertlere, âilelere ve bütün cemiyete; Allahü teâlânın ve Resûlullah Efendimizin
sevgisini, güzel ahlâkı, yardımlaşma duygularını vermişler, bütün topluma
hareket ve canlılık kazandırmışlardır. Her türlü sınıf ve imtiyâz farkını
reddederek, sultânla çobanı, İslâm kardeşliği şuuru içinde eritmişlerdir. Tabîî
biz, burada hakîkî tasavvuf büyüklerini kastediyoruz.
Cemiyetler, hakîkî tasavvuf büyüklerinin sohbet ve nasîhatlerinden
nasiplerini aldıklarında, en huzurlu zamanlarını yaşamışlardır. İnsanlar,
kötülüklerden ve bunalımlardan uzak durup, insanlığı ve medenîliği
öğrenmişlerdir.
Büyük âlim ve velîlerden İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Mektûbât-ı
şerîfesinin 213. mektûbunda buyuruyor ki:
"Bütün vaazların özü ve nasîhatlerin en kıymetlisi, Allah adamları ile
buluşmak, onlarla birlikte bulunmaktır."
Demek ki bir Allah adamını tanımak çok kıymetlidir. Nasıl ki Eshâb-ı kirâm,
Peygamber Efendimize kavuşmakla Eshâb-ı kirâm oldular ve çok
kıymetlendiler. Bir Allah adamını tanıyan, seven ve sayan, Allahü teâlânın
sevgili bir kulunun yolunu, izini takip eden kimse de, Eshâb-ı
kirâmın kavuştuğu gibi, büyük nimete ve devlete kavuşur.
Bir kişi, Allahü teâlânın sevdiği ve seçtiği büyükleri inkâr etmediği,
onlar hakkında şüphe etmediği ve yollarından gittiği müddetçe, çok büyük
nimetlere kavuşur.
Netîce olarak: İyi bir insan, kâmil bir Müslümân olmak
için, evvelâ, doğru bir itikâda sâhip olmak, yanî Ehl-i Sünnet itikâdında
olmak lâzım. İkinci olarak da, fıkhî bilgilere vâkıf olup onlarla amel etmek
gerekir.