"Dışarıdaki düşmanı öldürdük; içimizdeki ondan da beter!.."
22/02/2025 Cumartesi Köşe yazarı V.T
"Cehennem, bu nefistir; cehennem, bir ejderhadır ki harareti
denizlerle eksilmez."
Sani Ahmed Efendi Mevlevî şeyhlerinden olup Tokat’ta
doğdu. Orada tahsilini ve çilesini tamamladıktan sonra bir müddet memleketinin
mevlevîhanesinde şeyhlik yapıp bundan sonra Aydın dergâhı şeyhliğine nakletti.
1290 (m. 1873)’de bir iş için İstanbul'a gelişinde vefat ederek Yenikapı
Mevlevîhanesine defnedilmiştir. Sohbetlerinde Mesnevi’den naklen buyurdu ki:
Dışarıdaki düşmanı öldürdük; içimizde ondan beter bir
hasım var. Bunu öldürmek, aklın fikrin işi değil. İçerideki aslan öyle tavşan
maskarası olmaz. Cehennem, bu nefistir; cehennem, bir ejderhadır ki harareti
denizlerle eksilmez. Yedi denizi içer de yine kocakarıya benzeyen nefsin
harareti ve coşkunluğu azalmaz.
Taşlar, taş yürekli kâfirler; ağlayıp inleyerek mahcup
bir hâlde cehenneme girerler. Hak’tan ona şu nida gelmedikçe bu kadar azaba da
kanaat etmez:
“Doydun mu” denir. O kurt ve sırtlan gibi “Hayır
doymadım” der. İşte ateş, işte sana hararet! Bütün bir âlemi, bir lokma edip
yutar da yine midesi “Daha fazla yok mu” diye bağırır.
Bizim nefsimiz de cehennemin bir parçasıdır. Onun için
cüziler daima küllün tabiatındadır.
Efendi, kölenin eline beli verince söylemeden dileği
malum olur. Bel gibi olan el de, Allah işaretlerindendir. Sonu düşünmek hassası
da onun ibarelerindendir. Allah’nın işaretlerini canına nakşederek ve o işarete
vefakârlık ederek can verirsen.
Sana nice sır işaretleri bahşeyler; senden yükü
kaldırır, seni iş güç sahibi eder. Şimdi yük altındasın; Allah seni yükler,
bidirir... Şimdi onun emrini kabul etmektesin; sonra seni makbul eder.
Şimdi onun emrini kabul etmişsin, sonra o emirleri
söylersin. Şimdi vuslat arıyorsun, ondan sonra da vasıl olursun.
Allah’ın nimetlerine şükretmeye çalışmak kudrettir. Senin cebriliğin ise o
nimeti inkârdır.
Onun verdiği kudrete şükretmek kudretini arttırır.
Cebir ise nimeti elinden çıkarır. Senin cebriliğin yolda uyumaktır, uyuma; o
kapıyı, o dergâhı görmedikçe uykuya dalma! Ki rüzgâr her anda dalları silkip
başına çerez ve azık döksün.
Cebre inanmakla yol kesen haydutlar arasında uyumak
müsavidir. Vakitsiz öten kuş nasıl olur da kurtulur? Eğer onun işaretlerine
burun büküyorsan kendini erkek mi sanıyorsun! Sendeki bu kadarcık akıl da zayi
olur, aklı uçan başsa buyruk kesilir!
Zira şükretmemek uğursuz ve ayıp bir
şeydir; o hâl, şükretmeyeni, ta ateşin dibine kadar çeker götürür. Tevekkül
ediyorsan çalışmak hususunda tevekkül et; kazan da sonra Allah’ya dayan!”
