Müslümanları tahkir edip, aşağı görenler
24/07/2019 Çarşamba Köşe yazarı V.T
"İslâm ile küfür, birbirinin aksidir, zıddıdır. Birinin bulunduğu
yerde, diğeri bulunamaz..."
Atiyyetullah Echûrî hazretleri fıkıh, hadîs, tefsîr ve nahiv âlimidir.
Mısır’da bulunan Echûr köyündendir. 1190 (m. 1776)’da Kâhire’de vefât etti.
“İrşâd-ür-Rahmân li esbâb-in-nüzûl ven-nesh vel-müteşâbih minel-Kur’ân” isimli
tefsir kitabında buyuruyor ki:
Âl-i İmrân sûresi yüzkırkdokuzuncu âyet-i kerîmede meâlen buyuruluyor ki:
(Ey benim sevgili Peygamberime “sallallahü aleyhi ve sellem” inananlar! Eğer,
kâfirlerin sözlerine aldanıp da, Resûlümün yolundan ayrılırsanız, kendilerine
Müslümân süsü veren din düşmanlarının uydurma ve yaldızlı sözlerine kapılarak,
îmânınızı çaldırırsanız, dünyâda ve âhırette ziyân edersiniz.) Bu âyet-i
kerimede, kâfirlere kıymet verenlerin ve küfre tâbi olanların
aldandıklarını ve pişman olacaklarını beyân buyuruyor. Allahü teâlâ,
kâfirlerin, kendi düşmanı ve Peygamberinin düşmanı olduklarını bildiriyor.
Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allahü
teâlâya ve Onun Peygamberine düşman olmaya sürükler. Bir kimse, kendini
Müslümân zanneder. Kelime-i tevhîdi söyleyip, inanıyorum der. Namaz kılar ve
her ibâdeti yapar. Hâlbuki, bilmez ki, böyle çirkin hareketleri, onun îmânını
ve İslâmını temelinden götürür.
İki cihân saâdetine kavuşmak, ancak ve yalnız, dünyâ ve âhiretin efendisi
olan, Muhammed aleyhisselâma tâbi olmaya bağlıdır. Ona tâbi olmak
için, îmân etmek ve ahkâm-ı islâmiyyeyi öğrenmek ve yapmak lâzımdır. Kalpte
doğru îmânın bulunmasına alâmet, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsus olan ve
kâfirlik alâmeti olan şeyleri yapmamakdır. Çünkü İslâm ile küfür,
birbirinin aksidir, zıddıdır. Birinin bulunduğu yerde, diğeri bulunamaz, gider.
Bu iki zıt şey, bir arada bulunamaz. Bunlardan birisine kıymet vermek,
diğerini hakâret ve kötülemek olur.
Allahü teâlâ, sevgilisi olan Muhammed aleyhisselâma, huluk-ı azîm sâhibi
olan, çok merhametli olan Peygamberine, İslâm düşmanları ile cihâd ve muhârebe
etmeyi ve onlara sertlik göstermeyi emrediyor. Demek ki, islâm düşmanlarına
sert davranmak huluk-ı azîmdendir. İslâmiyetin izzeti ve şerefi, küfrün ve
kâfirlerin hakîr ve zelîl olmasındadır. Kâfirlere izzet veren, hurmet eden,
Müslümânları tahkîr etmiş, alçaltmış olur. Kâfirler, yani Resûlullahın
bildirdiği İslâm dînini beğenmeyenler, Müslümânlarla ve Müslümânlıkla, açıkça
ve alçakça alay ediyor, Müslümânları aşağı görüyorlar.