Âişe Validemiz (radıyallahü anha)
11/07/2024 Perşembe Köşe yazarı S.A
Âişe Validemiz, Ümmet-i Muhammede bilhassa hanımlara hocalık
yapıyordu, zayıfların sığınağı, fukaranın dert ortağı, kimsesizlerin sahibi
idi.
Rabbimiz, Âişe Validemize İslam dininin
anlatılması için müthiş bir zekâ ve hafıza lütfetmiş idi. O, müminler
olarak hepimizin annesidir. Resulullah'a zevce olma bahtiyarlığına ulaşan
Ezvac-ı tahiratın her biri, dünyaya gelip göçen herhangi bir insan
değillerdir. Her şeyden önce onlar annelerimizdir. Bu makamı onlara bizzat
Allahü teâlâ vermiştir.
Hazret-i Ebubekir peygamberlerden sonra dünyaya gelmiş
ve gelecek bütün insanların en üstünü idi. Mümin olması hasebiyle
kerimeleri Âişe Validemiz (radıyallahü anha) onun da
"anne"siydi. Bunun içindir ki izinsiz Âişe Validemizin
yanına gitmezlerdi...
Âişe Validemiz hane-i saadete girdiği andan itibaren
çok farklı bir vazife almıştı. Ümmet-i Muhammede bilhassa hanımlara
hocalık yapıyordu, zayıfların sığınağı, fukaranın dert ortağı, kimsesizlerin
sahibi idi. Eşine ender rastlanacak bir takvaya sahipti. Dünyaya kıymet
vermezdi... Buyurdu ki:
Bir gün Efendimizin zevceleri toplanmıştık. Merak bu
ya Resulullaha sordum: "Bu dünyadan ayrıldıktan sonra size önce hangimiz
kavuşacak?"
- Hanginizin kolu uzunsa!
Peygamberimiz aleyhisselam çıktıktan sonra iple
kollarımızı ölçmeye başladık. Zeyneb bint-i Cahş'ın (radıyallahu anha) kolu
uzun çıktı. Sonradan anladık ki kolu uzundan murat "en çok
sadaka veren" demekmiş. Öyle de olsa o kazanırdı, zira hepimizden
cömertti. Hakikaten Resul-i Ekrem'den altı ay sonra vefat etti...
Hiç şüphe yok ki Eshab-ı kiram arasında ilminin
derinliği itibarı ile Âişe Validemizin yeri başka idi. Mekke-i
mükerremede nazil olan âyet-i kerimeler imanla ilgiliydi, imanın altı şartını
ezberlemek kolaydı. Öğretmene ihtiyaç yoktu. Medine-i münevverede ise ibadetler
farz kılındı, müminler, Efendimizin yakınlarından soruyor eksiklerini
gideriyorlardı...
Eshab-ı kiramın sayısı 150 bin civarındaydı. Ki bunun
yarısına yakını hanımlardı. Kimden öğreneceklerdi? Elbette annelerimizin
kapısını çalıyorlardı... Annelerimiz içinde en çok hadis-i şerif ezberleyen,
dinî hükümleri en iyi bilen Hazret-i Âişe'dir. Çünkü gençti, berrak bir
hafızaya sahipti. Mâlum gençlikte öğrenilenler taşa kazınan yazı gibidir.
Yaşlılıkta öğrenilenler ise buza yazılana benzetilir.
İnsanlık tarihinde kimsenin hayatı peygamberimizin
(aleyhisselam) hayatı kadar güzel tespit edilememiştir. Dışarıdaki
yaşayışlarını Sahabe-i kiram efendilerimizden öğrendik. Ev içindekileri de
annelerimizden...
Asr-ı saadetten günümüze, gelmiş
geçmiş ve gelecek bütün Müslümanlar Ezvac-ı tahirata şükrân borçludurlar.
Onlara ne kadar dua etsek azdır. Asla haklarını ödeyemeyiz...