"Maksadı sen olan kimseye ne mutlu Allah'ım!.."
25/01/2023 Çarşamba Köşe yazarı V.T
Ebü'l-Kâsım Dehhâk hazretleri tâbiînin büyüklerinden olup meşhûr
tefsîr âlimidir. Aslen Kûfeli olup, Medine’ye giderek Eshâb-ı kirâmdan Abdullah
ibni Abbâs “radıyallahü anh” hazretlerinin sohbetlerinde yetişti. Ondan tefsîr,
hadîs gibi birçok ilimleri öğrendi. Çok hadîs-i şerîf rivâyet etti. İlim
tahsîlini tamamladıktan sonra Belh'e yerleşerek talebe yetiştirdi. 720 (H.102)
senesinde Belh'de vefât etti.
Bir Cumâ gecesi mescide gitmek üzere evden çıktı. Mescide
vardığında bir gencin secdede ağladığını gördü. O genç secdede bir şeyler
söylüyordu. Dinlemek için yanına yaklaştı. Allahü teâlâya şöyle niyaz ediyordu:
"Ey Celâl sâhibi olan Allah'ım! Sana güveniyorum. Maksadı sen olan kimseye
ne mutlu. Ne mutlu o kimseye ki, senden korkar. Sıkıntısını derdini sana arz
eder. O, senin sevginle dertlenmiştir. Hava kararıp, yalnız kaldığında, sana
yalvarıp, yakarır ve sen onun dileklerini duâsını kabûl edersin..."
"Ey Celâl sâhibi olan Allah'ım! Sana güveniyorum" diye ağlayarak
tekrarladıkça, Dehhâk de ağlamaya başladı. O sırada şöyle bir ses duyuldu:
"Lebbeyk ey kulum! Sen benim himâyemdesin. Bütün
dediklerini işittim. Senin sesine melekler âşıktır. Bütün günahlarını
affettim."
Daha sonra Dehhâk, ona selâm vererek; "Allahü teâlâ seni ve geceni mübârek eylesin. Sen kimsin?" dedi. "Râşid bin Süleymân'ım" deyince onunla karşılaşmayı çok istediğini hatırladı. Ona; "Bizimle berâber olmanız mümkün mü?" diye sorunca; "Çok zor. Âlemlerin Rabbine yakın olmak, O'na yalvarmak lezzeti varken, mahluklarla berâber olunur, onlarla yakınlık kurulur mu?" dedi ve gözden kayboldu. Nereye gittiğini anlayamayan Dehhâk bin Müzâhim, Allahü teâlâya ölmeden önce onunla tekrar buluşmayı nasîb etmesi için yalvardı... Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra Dehhâk hac farîzasını yerine getirmek için Mekke'ye gitti. Kâbe'nin gölgesinde Râşid bin Süleymân oturmuş, huzûrunda Kur'ân-ı kerîmden En'âm sûresini okuyan bir grup gördü. O zât kalkıp, Dehhâk bin Müzâhim'le kucaklaştı ve müsâfehâ etti; "Allahü teâlâdan ölmeden önce bizi bir daha birbirimize kavuşturmasını istememiş miydin?" dedi. Dehhâk; "Evet" dedikten sonra mescidde bulundukları gece gördüklerini anlatmasını isteyince, onu bir hâl kapladı ve kendinden geçti. Kendine gelince vedalaşıp; "Ey Kardeşim! Allahü teâlâ bizi Cennet'te berâber eylesin. Orada ayrılık, yorgunluk ve hüzün yoktur" dedikten sonra kayboldu. Dehhâk o zâtı bir daha göremedi...