"Kur’ânı biz indirdik, yine biz koruyacağız"
09/01/2021 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Kur'ân-ı kerimde eksiklik veya fazlalık olduğuna inanan, Allahü teâlâya
inanmamış olur.
Burhânüddîn ibn-i Kerekî hazretleri Hanefî mezhebi fıkıh ve hadîs
âlimlerindendir. 835 (m. 1432)’de Kâhire’de doğdu. 922 (m. 1516)’da aynı yerde
vefât etti.
Bu mübarek zat, bir dersinde şunları anlattı:
İmanın üçüncü şartı, kitaplara imandır. Amentü’deki, (Ve kütübihi) ifadesi,
Allahü teâlânın kitaplarına inanmayı, iman etmeyi bildirmektedir. Allahü
teâlânın gönderdiği kitaplar çoktur. Din kitaplarımızda bildirilen ise, 104
kitaptır. Bunlardan 100’ü küçük kitaptır. Bu küçük kitaplara 'suhuf' denir.
Dört büyük kitap ise şu Peygamberlere inmiştir: Tevrat, Musa aleyhisselama,
Zebur, Davud aleyhisselama, İncil, İsa aleyhisselama, Kur'ân-ı kerim, Peygamber
efendimiz Muhammed aleyhisselama... Kitapların hepsini, Cebrail aleyhisselam
getirmiştir. Kur'ân-ı kerim, bütün ilahi kitapların hükümlerini neshetmiş, yani
yürürlükten kaldırmış ve bu hükümleri kendisinde toplamıştır. Bugün, bütün
insanların Kur'ân-ı kerime tâbi olmaları lazımdır. Tevrat ve İncil sonradan
tahrif edilmiş, yani insanlar tarafından değiştirilmiştir.
Kur'ân-ı kerimin gelmesi âyet âyet olmuş ve 23 senede tamamlanmıştır.
Kur'ân-ı kerim, kıyamete kadar geçerlidir. Geçersiz olmaktan ve insanların
değiştirmelerinden korunmuştur.
Kur'ân-ı kerimde eksiklik veya fazlalık olduğuna inanan, Allahü teâlâya inanmamış
olur. Âyet-i kerimelerde mealen buyuruluyor ki:
(Kur’ânı biz indirdik, elbette yine onu biz koruyacağız.) [Hicr 9]
(Kur’ân, eşi benzeri olmayan bir kitaptır. Ona önünden, ardından [hiçbir
yönden, hiçbir şekilde] bâtıl gelemez [hiçbir ilave ve çıkarma yapılamaz.
Çünkü] O, kâinatın hamd ettiği hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafından
indirilmiştir.) [Fussilet 41-42]
Allahü teâlâ, kitapları, melek ile, bazı Peygamberlerin mübarek kulaklarına söyleyerek, bazılarına ise, levha üzerinde yazılı olarak, bazılarına da meleksiz işittirerek indirdi. Bu kitapların hepsi Allahü teâlânın kelamıdır. Ebedi ve ezelîdir. Mahluk değildir. Bunlar, meleklerin veya Peygamberlerin kendi sözleri değildir. Allahü teâlânın kelamı, bizim yazdığımız ve zihinlerimizde tuttuğumuz ve söylediğimiz kelam gibi değildir. Yazıda, sözde ve zihinde bulunmak gibi değildir. Harfli ve sesli değildir. Allahü teâlânın ve sıfatlarının nasıl olduğunu insan anlayamaz. Ama o kelamı insanlar okur. Zihinlerde saklanır ve yazılır.