Ezân, namaza davettir...
18/01/2021 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Ezân, bildirilen kelimelerle ayakta okunur. Tercümeleri hangi lisânda
olursa olsun okunmaz...
“Ezân” lügatte “Bildirmek, herkese bildirmek, davet, çağrı” demektir. “Namaz
vakitlerini bildirmek, Müslümânları namaza dâvet etmek (çağırmak) için, yüksek
bir yerde belli olan Arabca kelimeleri sırası ile okumak”a “Ezân” denilir.
Hemen makâlemizin başında ifâde edelim ki, İslâm âlemşümul
(evrensel) bir dîndir, onun için, daveti de (ezân da) beynel-milel
(uluslararası)dır.
Ezân, bildirilen kelimelerle ayakta okunur. Tercümeleri hangi lisânda
olursa olsun okunmaz. Okunduğu zaman ibâdet değiştirilmiş olur. Ezânın
tercümesini okumak, ezân olmaz. Manâsı anlaşılsa da, ezân başka dillerle
okunamaz. (Seyyid allâme Muhammed Emîn İbn-i Âbidîn)
Ezân, câmi, fıkıh kitapları gibi İslâmiyet'in kıymet verdiği şeyleri
aşağılamak küfürdür. (Ebû Saîd Muhammed Hâdimî)
Ezânda, İslâm inancı ve dînin esâsları çok vecîz olarak
anlatılmıştır. Burada Allahü teâlânın birliği ve büyüklüğü, Muhammed
aleyhisselâmın Allah’ın kulu ve resûlü olduğu, günde beş defâ, dünyânın her
tarafında, bütün insanlığa duyurulur.
Ezân okumak, ilk defa, hicretin birinci senesinde, Medîne-i münevverede
başladı. Bundan önce, namaz vakitlerinde yalnız “Es-salâtü
câmiatün=Namaz toplayıcıdır” denirdi.
Müslümanların her namaz vaktinde, kendiliklerinden câmide toplanmaları
güçleşince, Peygamber Efendimiz, Eshâbına namaz vakitlerinin nasıl bildirilmesi
gerektiğini sordu. O istişâre esnâsında, kimisi Hıristiyânlar
gibi nâkûs, yâni çan çalalım, bâzıları da Yahûdîler gibi boru
öttürülsün dediler.
Kimisi de, namaz vakti ateş yakıp yukarı kaldıralım teklîfinde
bulundu. Fakat Resûlullah Efendimiz, bunların hiçbirini kabul etmedi.
O gece, Eshâb-ı kirâmdan Hazret-i Ömer ve Abdullah
bin Zeyd bin Sa’lebe (radıyallahü anhümâ), rüyâda ezânın
nasıl okunduğunu görüp, Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve selem)
bildirdiler.
Peygamber Efendimiz de; “Bu rüyâ, inşâallah hak, gerçek bir
rüyâdır. O kelimeleri, Bilâl’e öğretin, o da okusun” buyurdu.
(Serahsî, İbn-i Âbidîn)
Medîne’de ilk ezân okuyan Bilâl-i Habeşî’dir (radıyallahü anh).
Mekke’de ise Habîb bin Abdurrahmân (radıyallahü anh) oldu.
Ezân, Müslümân ve akıllı biri tarafından yükseğe çıkarak okunur. Deli,
fâsık, çocuk, Müslümân olmayan, kadın, cünüb olan, sarhoş ezân okuyamaz. [Son zamanlarda,
Amerika'da, şaklaban ve başı açık bir kadına, bir katedralde (kilisede),
cuma namazı için ezân okuttular, ne idüğü belirsiz bir kadına da cuma namazı
kıldırttılar.]
İkâmet (kâmet) de, farz namaza başlamadan önce okunması sünnet olan, ezâna
benzeyen sözlerdir. Ezândan farkı, fazla olarak “Hayye alel-felâh”tan
sonra “Kad kâmetis-salâtü” (Namaz başladı) cümlesidir.
Kadınlar, ezân ve ikâmet okumazlar. Vakti girmeden önce okunan ezân ve
ikâmet, vakti girince tekrâr okunur. Kâmet okumak ezân okumaktan efdaldir
(üstün ve kıymetlidir).
Ezân, farz namazların vaktinde kılınması veya kazâsı sırasında okunur. Bayram, cenâze, vitir, terâvîh namazları için, ezân ve ikâmet okunmaz. Ezân ve ikâmet kıbleye karşı okunur. Okunurken konuşulmaz ve selâma cevap verilmez. Ezân ve kâmet sırasında konuşulursa, her ikisi tekrar okunur.