O, son peygamber ve resûllerin en üstünüdür
28/02/2022 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Muhammed aleyhisselâm
bütün insanlara ve cinlere Peygamber olarak gönderilmiştir.
Sekkâf bin Ali
hazretleri evliyânın büyüklerindendir. 1446 (H.850) senesinde Terîm şehrinde
doğdu. 1517 (H.923)'de Yemen'de vefât etti. Hadîs, kelâm, fıkıh ve tasavvuf
ilimlerinde tanınmış âlimlerdendi.
Hazret-i Muhammed
“sallallahü aleyhi ve sellem” hâtemün nebiyyîn [Son Peygamber olarak] ve
Seyyidil mürselîn [Bütün resûllerin en üstünü olarak], âlemlere rahmet ve
kıyâmet gününün şefaatçisidir. Nitekim bu husûs âyet-i kerîme ile sâbit
olmuşdur. Allahü teâlâ [Ahzâb sûresi 40. âyetinde meâlen] (Muhammed,
erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allahın resûlü ve
Peygamberlerin sonuncusudur) ve [Enbiyâ sûresi 107. âyetinde
meâlen] (Ey Resûlüm! Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik!) buyurmuşdur.
Muhammed aleyhisselâm
bütün insanlara ve cinlere Peygamber olarak gönderilmiştir. Onun dîninin
gönderilmesi ile bütün dinler nesholmuş, yürürlükden kaldırılmıştır. Ona
Kur’ân-ı kerîm gönderilince, diğer semâvi kitaplar neshedilmiş, hükümleri
yürürlükden kaldırılmıştır. Onun gönderilmesi ile Peygamberlik son buldu. Ondan
sonra Peygamber gelmeyecektir. Onun dîne davetinden başka, diğer davetler
merdûddur, kabûl olunmaz. Zîrâ İslâm dîni Onun gelmesi ile ve O hayâtta iken kemâle
erdirilmişttir. Nitekim; [Mâide sûresi 3. âyetinde meâlen], (Bugün
sizin dîninizi kemâle erdirdim) buyurulması bu husûsu
bildirmektedir. (Güzel ahlâkı taemâmlamak için gönderildim) buyurulan
hadîs-i şerîf de, bunu gösteren açık bir şâhittir...
O hâlde, kemâl üzerine
fazla söylemek noksanlıktdır. Şüphesiz ki, her kim Ona tâbi olmaktan yüz
çevirirse ve Onun dîninin hükümlerini mutlaka kendine lâzım bilmeyip,
ehemmiyyet vermez ise, şeytânın dostu ve Rahmânın düşmânı olur. Böyle
kimselerde hârikulade şeyler görülür ise, bunlar kerâmet cinsinden değildir.
Öyle kimselerde zuhûra gelen bu hâllere mekr ve istidrâc denir.
İyi bilmek îcap eder ki, Allahü teâlânın, bir kulun bütün murâdını yerine getirmesi, her istediğini vermesi, isterse bu verilen şeyler hârikulade olsun, o kulun Allahü teâlâ katında makbûl bir kul olduğunu göstermez. Bunlar, bazı kullarına iyilik ve ihsândır. Bazılarına da istidrâcdır. Allahü teâlâ [A’râf sûresi 182.ci âyetinde meâlen] (... Onları derece derece aşağı indiriyoruz. Onlar bilmiyorlar) buyurdu.