"Kurtulmak istiyorsan Sultanımızı üzme!.."
03/12/2021 Cuma Köşe yazarı A.D
Bayezid Han, Bursa'ya
bir cami yaptırmak ister. Mimarlar bugünkü Ulucami’nin bulunduğu mevkide
karar kılarlar. Ancak bir pürüz vardır!..
Yıldırım Bayezid Han,
Dördüncü Osmanlı Sultanıdır. Murad-ı Hüdavendigar’ın oğlu ve Çelebi Sultan
Mehmed’in babasıdır. 1360'ta doğdu. 1388'de, babası şehit olunca, tahta
çıktı...
Bayezid Han, âlimlerin
sohbetlerinde bulunur, onların Allahü teâlânın Emîr ve yasaklarını bildiren
sözlerini canla başla kabul ederdi. Evliyaya çok hürmette bulunurdu.
Osmanlı topraklarının her tarafında ilim yuvaları kurdu. Memleketin her
tarafında cami, mescid, darüşşifa, medrese, imaret ve misafirhaneler
yaptırdı. Bunlardan en meşhuru Bursa'da yaptırdığı Ulucami'dir... Bu
caminin hikâyesi şöyle anlatılır:
Bayezid Han, Niğbolu
zaferinde kazanılan ganimetlerle muhteşem bir cami yaptırmak ister. Mimarlar
bugünkü Ulucami’nin bulunduğu mevkide karar kılarlar. Söz konusu arsa üzerinde
evi, bahçesi olanlara başka yerden muadil yer verilir. Hatta ceplerine birkaç
kese altın sıkıştırılır gönülleri hoş edilir... Ancak ihtiyar bir kadıncağız
“Ben evimi, arsamı vermem” diye tutturur! Önce vezirler, sonra bizzat
Sultan, kadının ayağına gider, iknaya çalışırlar. Ama o diretir...
Sultan Bayezid Han,
caminin yerini beğenmiştir. Hiç hesapta olmayan pürüz canını sıkar. Hatta
divanı toplar, çözüm yolu arar. Kadılar “Mal onun, satarsa satar, satmazsa
zorlayamayız!” derler. Meclis çaresizlik içinde dağılırken Bayezid Hanın aklına
damadı Emîr Sultan hazretleri gelir. Hemen meseleyi ona anlatır.
Mübarek sadece tebessüm eder, “Acele etme!” der: “Bir gecede neler
değişmez?”
İhtiyar kadın o gece rüyasında mahşer meydanını görür. Annenin çocuğundan
kaçtığı bir dehşet anıdır! Kalabalıkta korkunç bir azap endişesi vardır. O arada
bir dalgalanma olur. Müslümanlar âlemlere rahmet olarak gönderilen Resulullah
efendimizin yanına koşarlar. Şefaate kavuşan kavuşana... Kadıncağız da
niyetlenir, ama bırakın yürümeye, kıpırdamaya mecali yoktur. Ayakları vücudunu
taşıyamaz, ızdırapla yerleri tırmalar. Feryat figan ağlamaya başlar... İşte tam
o sırada Emîr Sultan hazretleri gelir ve sorar:
- Niçin ağlıyorsun anneciğim?
- Herkes Cennete gitti, ben bir başıma kaldım burada!
- Kurtulmak istiyor musun?
- Hiç istemez miyim?
- Öyleyse Sultanımızı
üzme!
Kadın kan ter içinde
uyanır ve sabahı zor eder. Ertesi gün kendi ayağıyla gidip, Sultanın
huzuruna çıkar. Arsayı eviyle birlikte verir. Üstelik önüne konulan
altınları da cami için bağışlar...