Farzları vaktinde yapmanın önemi
13/12/2021 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Bir farzı vaktinde
yapmak, bin sene nâfile ibâdet yapmaktan daha çok faydalıdır.
Kemâlüddîn Ca'fer
Üdfüvî hazretleri Şâfiî fıkıh âlimidir. 685’te (m. 1286) Mısır’da Saîd’e bağlı
Üdfüv köyünde doğdu. Kahire’ye giderek pek çok hocadan fıkıh, hadis ve tasavvuf
dersleri aldı. Hocaları arasında Alâeddin Konevî, Kadı Bedreddin İbn-i Cemâa en
meşhurlarıdır. İcazet alarak Sâlihiyye Medresesi’nde ders verdi. 748 (m.
1347)’de vefat etti. “el-Mûfî bi-ma’rifeti’t-tasavvuf ve’s-sûfî” isimli eseri,
tasavvuf yolunun edeblerine dairdir. Bu kitabında şöyle anlatır:
İnsanı Allahü teâlânın
rızasına, sevgisine kavuşturacak işler, farzlar ve nâfileler olmak üzere ikiye
ayrılır. Farzların yanında nâfilelerin hiç kıymeti yoktur. Bir farzı vaktinde
yapmak [vakti geçmiş ise, hemen kaza etmek], bin sene nâfile ibâdet yapmaktan
daha çok faydalıdır. Hangi nâfile olursa olsun, ne kadar hâlis niyet edilirse
edilsin, ister namaz, oruç, zikir, fikir olsun, ister başka nâfileler olsun,
hep böyledir. Hatta, farzları yaparken, bu farzın sünnetlerinden bir sünneti ve
edeblerinden bir edebi gözetmek de, böyle çok faydalıdır.
Emîr-il-müminin Ömer
Fârûk “radıyallahü anh” sabah namazını cemaat ile kıldıktan sonra, cemaate
baktı, eshâbından birini bulamadı. (Filan kimse cemaatte yoktur) buyurdu. Orada
bulunanlar, o kimse gecenin çok saatlerinde uyumaz. [Nâfile ibâdet yapar.]
Belki şimdi uykuya dalmıştır, dediler. Halîfe, (Eğer bütün gece uyuyup da sabah
namazını cemaat ile kılsaydı daha iyi olurdu) buyurdu. Bundan anlaşılıyor ki:
Bir edebi gözetmek ve tenzîhî olsa bile, bir mekruhtan sakınmak, zikirden ve
fikirden ve murâkabeden ve teveccühden daha faydalıdır. Tahrîmî olan mekruhtan
sakınmanın faydasını, artık düşünmelidir.
Evet, bu nâfile işler,
farzları gözetmek ile ve haramlardan, mekruhlardan sakınmak ile birlikte
yapılırsa, elbette daha güzel, çok güzel olur. Fakat böyle olmazsa, pek zararlı
olur. Meselâ zekât olarak bir dank bir Müslüman fakire vermek, nâfile olarak
dağlar kadar altun sadaka vermekten, hayrât, hasenât ve yardımlar yapmaktan kat
kat daha iyidir, kat kat daha çok sevaptır. Bu bir dank zekâtı verirken, bir
edebi gözetmek, meselâ, akrabâdan bir fakire vermek de, nâfile iyiliklerden kat
kat daha faydalıdır.
Bundan anlaşılıyor ki, yatsı namazını gece yarısından sonra kılmak ve böylece gece namazı sevabını da kazanmayı düşünmek, çok yanlıştır...