Îmânın şubelerine dâir hadîs -1-
13/12/2021 Pazartesi Köşe yazarı R.A
"Şurûhu'l-Buhârî"deki
hadîste, îmânın şu'beleri sayısı üzerinde durulmuş, 60
küsûr ve 70 küsûr sayıları ele alınmıştır.
Bildiğiniz gibi,
makâlelerimizde, umûmiyetle, herkesi alâkadâr eden konular üzerinde durmaya
çalışıyoruz. Ama bazı İlâhiyatçı meslektaşlarımız, ısrârla, branşımız olan
hadîs konularına da temâs etmemizi ricâ ediyorlar. Bu bakımdan arada-sırada
bazı özel konulara da temâs ediyoruz.
İmâm Ebû Zekeriyyâ
Nevevî, Sahîhu'l-Buhârî'nin "Bed'ü'l-Vahy" ve "el-Îmân" isimli
iki kitâbına (bölümüne) yazdığı üç şerhi ihtivâ eden "Şurûhu'l-Buhârî" kitâbında,
sekizinci hadîs olarak ele aldığı "îmânın şu'beleri" hadîsinin
îzâhını yaparken, önce kısa kısa râvîlerin terceme-i hâllerinden bahsetmiş,
sonra lafızlara geçmiştir.
Burada, îmânın
şu'beleriyle ilgili hadîsteki şu'belerin sayısı üzerinde
durmuş, 60 küsûr ve 70 küsûr sayılarını ele almıştır.
“Bid'” veya “bid'a” ve “şu'be” kelimelerinin
ma'nalarını kaydederken, “bid'” hakkında muhtelif kaviller
varsa da, bu kelimenin meşhûr sahîh olan kavle göre üçten ona kadar olan
sayılar için kullanıldığını zikredip, “şu'be” kelimesinin
de "kıt'a" ve "fırka" demek
olduğunu belirtmiştir.
Kâdî Iyâz, “bid'
(küsûr)” kelimesinin ifâde ettiği sayıları ta'dâd ederken, üçten ona
kadardır; üçten dokuza kadar da denilmiştir dedikten sonra, başka nakiller de
yapmıştır.
İmâm Nevevî, "60
küsûr" sayısını tercîh edenler de bulunmakla beraber, Kâdî Iyâz ve
İmâm Ebû Abdillah Halîmî'nin "70 küsûr" sayısını
tercîh ettiklerini zikredip îmânın şu'belerinin a'lâ (en yüksek) ve ednâ (en
aşağı) derecelerine, bu hadîse dâir yazılan eserlere ve İbn-i Hıbbân Büstî'nin,
şu'belerin sayısıyla ilgili sözüne temâs etmiştir. Bunlardan sonra, hadîsle
ilgili başka îzâhlara da yer vermiştir.
Şimdi bu girişten
sonra, burada, "İrşâdü's-Sârî li-Şerhi Sahîhi'l-Buhârî" isimli
büyük bir şerh yazıp, sonra onu "el-İs'âd fi
muhtasari'l-İrşâd" adıyle ihtisâr eden, fakat tamâmlayamayan Ebu'l-Abbâs
Şihâbuddîn Ahmed bin Muhammed Kastalânî'nin (851-923) îzâhları üzerinde bir
nebze durmakta fayda görüyoruz:
Râvîler kısaca
tanıtıldıktan sonra, hadîsin metnine geçilmiş, burada önce bid' kelimesinin
uzunca îzâhı yapılmış [Ferrâ’dan, Kâmûs'tan, Ebû Zerr, Ebu'l-Vakt, Usaylî ve
İbn-i Asâkir'den, Kirmânî, İbn-i Hacer ve Aynî'den genişçe îzâhlar var], bundan
sonra Müslim'in Sahîhi ve üç Sünen'de geçen lafızlar kaydedilmiştir.
İmâm-ı Kastalânî, daha
sonra, hadîsteki sayıdan murâdın, hakîkî sayı mı, yoksa mübâlağa mı olduğu
üzerinde durup Tîbî’nin bir sözünü nakletmiştir.
Tîbî demiştir ki:
"En zâhir olan, teksîr ma'nasıdır. "Bid'" kelimesinin
zikri, terakkî için olur yani îmânın şu'beleri, mübhem sayılardır, bunların
çokluğuna nihâyet yoktur; Peygamber Efendimiz eğer tahdîdi kasdetmiş olsaydı
sayıyı mübhem bırakmazdı."
[Geçen hafta ve bugünkü makâlelerimizde, îmânın şubelerine dâir hadîsle ilgili olarak, Sahîhu’l-Buhârî ve Sahîh-i Müslim şerhlerine temâs etmeye çalıştık; yarın inşâallah Ebû Dâvûd ve Tirmizî şerhlerinden de bazı nakiller yapalım.]