Mirâc, akıl değil, iman işidir!..
01/03/2022 Salı Köşe yazarı O.Ü
Mirâcı kabul etmek,
inanmak, aklın bittiği ve imanın başladığı yerdir!..
Sual: "Mirac
hadisesini aklımız almıyor" diyenlere, ne demeli, nasıl cevap
vermelidir?
Cevap: Peygamberlik
makamı aklın ve düşüncenin dışındadır, üstündedir. Aklın eremeyeceği,
anlayamıyacağı çok şeyler vardır ki, bunlar Peygamberlik makamında anlaşılır. Her
şey akıl ile anlaşılabilseydi, Peygamberler gönderilmezdi. Mucize ve keramet
de, akıl ile anlaşılamaz, izah edilemez. Bunların hepsi, Allahü teâlânın sonsuz
kudreti ile olmaktadır. Mirâc da, âdet olan işlerin aksinedir. Mucizelerin
hepsi de böyledir. Bu sebeple imanı olanların, Mirâc mucizesine inanması
lazımdır. Hazret-i Ebu Bekir, Allahü teâlânın sonsuz kudretini ve Peygamber
efendimizin de, Onun Peygamberi olduğunu iyi anladığı için, Mirâcı, herkes
inkâr ederken veya tereddüt geçirirken o, hemen ve tereddüt etmeden tasdik etti
ve Sıddîklık makamına yükseldi. Çünkü Mirâcı kabul etmek, inanmak, aklın
bittiği ve imanın başladığı yerdir.
Resulullah efendimiz,
Mekke-i mükerremeden Sidre-tül-müntehâya kadar, Cebrail aleyhisselam ile
birlikte gitti ve Sidrede şaşılacak çok şeyler gördü. Cennetteki
nimetleri, Cehennemdeki azapları gördü. Hadis-i şerifte;
(Mirâc gecesi göğe
götürülürken insanlar gördüm. Ateşten makaslarla dudaklarını kesiyorlar.
Bunların kim olduklarını Cebrail'e sordum. Ümmetinin hatiplerinden,
vaizlerinden, kendilerinin yapmadıklarını yapınız diyenlerdir dedi) buyuruldu.
Resulullah efendimiz,
cenâb-ı Hakkın cemalini görmek arzusundan ve zevkinden, Cennetteki nimetlerin
hiçbirine bakmadı. Sidreden ileriye, yalnız olarak, nurlar arasında ilerledi.
Zamansız ve mekânsız olarak, ahirette Allahü teâlânın görüleceği gibi,
anlaşılamayan ve anlatılamayan bir hâlde, Allahü teâlâyı gördü.
Peygamber efendimize
mirâc gecesi, Cennette nasib olan rü’yet şerefi dünyaya indikten sonra,
dünyanın hâline uygun olarak, kendisine yalnız namazda müyesser olmuştur.
Peygamber efendimiz;
(Namazda, kul ile
Allahü teâlâ arasındaki perdeler kalkar) buyurmuştur.
Bütün bu haberlerin bir kısmı âyet-i kerimelerle, bir kısmı da hadis-i şeriflerle haber verilmiştir. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği bu haberleri kabul etmeyen, Ehl-i sünnetten ayrılmış olur. Âyet-i kerimeye veya hadis-i şeriflere inanmayan ise, kâfir olur.