İki cihan saadetine kavuşmak için...
03/12/2023 Pazar Köşe yazarı S.K
Kur’ân-ı kerîmde, Şûrâ sûresinin
yirminci âyetinde, Allahü teâlâ meâlen, (Bir kimse, dünya nimetlerine kavuşmak
isterse, ona istediğini veririm. Âhiret nimetlerini isteyene de, istediğini
veririm) buyurmuştur. İstemek, lâf ile olmaz. Sebebe
yapışmak, yani çalışmak lâzımdır. Allahü teâlâ, dünya nimetlerine ve ahiret
nimetlerine kavuşmak için çalışanlara, dilediklerini vereceğini vadediyor.
Müslüman olsun, olmasın, dünya nimetlerini, beğendiğim gibi çalışan herkese
veririm buyuruyor. Avrupalılar, Amerikalılar, komünistler, böyle çalıştıkları
için, dünya nimetlerine kavuşuyorlar. Orta Çağ'da Müslümanlar, böyle
çalıştıkları için, medeniyet rehberi olmuşlardı.
Müslümanlar bugün de aynı azim ve gayretle çalışmalıdırlar. Fen
bilgilerine, sanata, en modern harp silahlarını yapmaya uğraşmalıdır.
İslamiyet, bütün fen kollarında, ilim ve ahlâk üzerinde, her çeşit çalışmayı,
fenni, tecrübeyi, müspet çalışmayı ehemmiyetle emretmektedir...
Öyle çalışmalıdır ki, dünyada her alanda ilk buluşu
Müslümanlar yapmalıdır. Hattâ, bir şehirde fennin yeni bulduğu bir âlet, bir
vâsıta yapılmayıp, bu yüzden bir Müslüman zarar görürse, o şehrin
idarecilerini, âmirlerini, İslamiyet mesul tutmaktadır.
Müslümanlar ilimde ve fendeki üstünlüğü başkalarına
kaptırmamalıdır. Müslüman olmayanlar, fende teknolojide üstün olurlarsa, bugün
olduğu gibi, ellerinden gelirse, Müslümanları ezer, imhâ eder. Veyahut
Müslümanları, kendi uydurdukları yola sokarlar. Onun için Müslümanlar çok
çalışmalı, ilim, fen ve ahlakta dünyada birinci ve en güçlü olmalıdırlar. Güçlü
olunca harp etmeye bile lüzum kalmaz. Bir ültimatom yeter. Çünkü güçlü olmak,
düşmanı harbe teşebbüsten caydırıcı bir güçtür. Haklılığımızı gücümüzle
desteklemeliyiz.
Teknoloji, Müslüman ellerde olursa, Müslümanlar rahat ettiği
gibi, Müslüman olmayanlar, bütün insanlık, hattâ kurtlar kuşlar bile rahat
eder. Fakat Müslüman olmayan ellerde bulunursa, bırakın Müslümanların rahat
etmesini, kendi insanları, kendi vatandaşları, canlı cansız bütün varlıklar
zarar görür.
Eski Romalılarda, Yunanlılarda ve Avrupa’daki, Asya’daki
devletlerde, fen bilgisi vardı. Fakat Müslüman değillerdi. İman, ibadet ve
ahlaktan mahrum idiler. Bunun için, fen ve teknikte nâil oldukları nimetleri
kötü yerlerde kullandılar. Bir kısım, sanat eserlerini zevklerde, fuhuşlarda
kullandılar. Bir kısmı da, teknik vâsıtalarını, insanlara zulüm ve işkence
yapmakta kullandı. Medenî olmaları söyle dursun, parçalandılar, yıkıldılar, yok
oldular.
Şimdi de Müslüman olmayan birtakım memleketlerde, fen bilgileri,
ileri ve teknik başarıları, ağır sanayileri, göz kamaştıracak derecede ise de,
iman, ibadet ve ahlaktan mahrumdurlar. Medenîlerin değil, vahşilerin bile
yapamayacakları kötülükleri yapıyorlar. İslam ilimlerine sahip olmayan böyle
devletler, yok olmaya mahkûmdurlar...