Farz namazı, kaza etmek de farzdır...
24/02/2020 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Her cins namâzı vaktinde kılmaya "edâ", vakti içinde tekrar
kılmaya "iâde" denir.
Kadı Abdülvehhâb hazretleri Mâliki fıkıh âlimidir. 362'de (m. 973) Bağdat'ta
doğdu. Burada tahsilini tamamladıktan sonra Bağdat kadılığına getirildi. Sonra
Mısır’a giderek burada talebe yetiştirdi ve Kahire kadısı tayin edildi. 422'de
(m. 1031) Orada vefat etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Her cins namâzı vaktinde kılmaya (edâ) denir. Nâfile kılmaya başlandığı
vakit, bu nâfile namâzın vakti olur. Tamâmlanması vâcib olur. Fâsid olursa,
kazâsı vâcib olur. Bir namâzı vakti içinde tekrâr kılmaya (iâde) denir.
Vaktinde kılınmazlarsa, vaktinden sonra kılmaya (kazâ) denir. Farzı, kazâ etmek
farzdır. Vâcibi kazâ etmek ve fâsid olan sünnet ve nâfile namâzları iâde etmek
vâcibdir. Vaktinde kılınmayan sünneti kazâ etmek emrolunmadı. Bu sünneti kazâ
ederse, kıldığı namâz, nâfile olur ve sünnet sevâbına kavuşmaz.
Namaz kılınması haram olan üç vakitten başka, her zamân kazâ kılınır. Sabâh
namâzına başlamadan veyâ namâz arasında iken, vitri kılmadığını hâtırlayan
kimsenin, sabâh namâzı kabul olmaz. Güneş doğmasına, yalnız vitri kazâ edecek
kadar zamân kalmış ise, ancak bu hâlde sabâh kabul olur. Vakit daraldı sanarak,
vakit namâzının farzını kılan, sonra dahâ zamân olduğunu anlasa, kazâyı ve
sonra vaktin farzını tekrâr kılar. Vaktin namâzına başlarken veyâ namâz içinde
iken, kazâsı olduğunu unutursa, namâzdan sonra hâtırlasa da, kıldığı namazı
kabul olur. Çünkü, unutmak özürdür. Kazâya kalan namâz sayısının altı olması
da, sıra ile kılmayı affettiren bir özürdür.
Kılmadığı veya kılıp da kabul olmayan farz namâzı sayısı altı olan bir
kimse, tertîp sâhibi olmaz. Kazâ namâzlarının birbiri arasında ve bunlarla
vakit namâzları arasında sırayı gözetmesi lâzım olmaz. Meselâ bir farzı
kılmayan kimse, bunu hâtırladığı hâlde, beş tâne vakit nemâzı kılsa, bu beşi
kabul olmayacağı için, kılınmamış namâz sayısı altı olur. (Vitir namâzı, burada
hesâba katılmaz.) Eskiden kazâya kalmış farzlar hesâba katılır. Namâzlar
arasında sırayı gözetmek lüzûmunu gideren diğer bir sebep, sıranın lâzım
olduğunu bilmemekdir. Nass veyâ icmâ olmayan şeyi bilmemek özürdür.
Meselâ, sabâhı kılmayan, bunu hâtırladığı hâlde, öğleyi kılsa, bu kabul olmaz.
Sonra, sabâhı kazâ edip, sonra ikindiyi kılsa, ikindi kabul olur. Çünkü kıldığı
öğlenin kabul olduğunu sanmaktadır. Beşten fazla kazaları olan, bunları kaza ederken,
kılmadığı namaz sayısı, altıdan aşağıya inince, sırayı gözetmek lüzumu tekrar
geri gelmez.