Müctehidin bilmesi gereken ilimler
08/02/2022 Salı Köşe yazarı R.A
Bir müctehidin ictihâd ederek elde
ettiği bilgilerin hepsine, o müctehidin mezhebi denir. Bunlardan dört
mezhep meşhûrdur.
Âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden,
mânâları açıkça anlaşılamayanları, açıkça bildirilen diğer dînî hükümlere kıyâs
ederek, benzeterek, bunlardan yeni hükümler çıkaran derin âlimlere “Müctehid” denir.
Müctehid dîn imâmlarına (âlimlerine)
uymak, onların ictihâdları ile amel etmek Kur’ân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere
uymanın aynısı sayılır. Nitekim büyük tefsîr âlimi Kâdî Beydâvî buyuruyor
ki: “Dînî hükümlerde, Peygamberlere ve müctehidlerin doğru, sağlam delîlleriyle
bilinenlere uymak, hakîkatte onları taklîd değil, Allahü teâlânın indirdiğine,
yâni Kur’ân-ı kerîme uymaktır. Çünkü (Bilmiyorsanız, ilim ehline
[müctehid âlimlere] sorunuz) meâlindeki âyet-i kerîme buna
işâret etmektedir.”
Bir Müslümânın müctehid olabilmesi
için lüzûmlu olan onlarca şartı birleştirerek, 5 ana kategori hâlinde arz
edelim:
1- Kur’ân-ı kerîmi ezberlemiş
olması, kırâat şekillerini bilmesi, Kur’ân-ı kerîmin bütün âyetlerinin
tefsîrlerini bilmesi, âyet-i kerîmelerin hüküm bildirenlerini, geçmişten haber
verenlerini, nüzûl sebeplerini yâni hangi hâdise üzerine ve ne için indiğini,
mensûh olup olmadığını yanî hükmünün kaldırılıp, kaldırılmadığını bilmesi
lâzımdır.
2- Hadîs-i şerîflerin çeşitlerini,
sahîhlerini, uydurmalarını, râvîlerini, yâni kimler nakletmişlerse onları
bilmesi ve tanıması, hadîs-i şerîfin niçin, nerede ve ne zaman söylendiğini
bilmesi, Kütüb-i Sitte ve diğer hadîs kitaplarında geçen yüz
binlerce hadîs-i şerîfi, rivâyet edenlerle birlikte ezberlemesi lâzımdır.
3- Arab dilini iyi bilmesi ve kelime
mânâlarını ezberlemiş olması, lehçe farklarını, kelimelerin hakîkî ve mecâz
mânâlarını bilmesi, fıkıh âlimi olması, hükümlerin delîllerini bilmesi gerekli.
4- Ayrıca verâ sâhibi, nefsi tezkiye
bulmuş, sâdık, emîn olması lâzımdır.
5- Bunun yanında, zamânın fen
bilgilerini de yeteri kadar bilmesi şarttır.
Bunlar kendisinde bulunan bir zât
taklit olunabilir; fetvâ verebilir. Bütün bu üstünlüklerden biri bulunmazsa,
müctehid olamaz; dînde söz sâhibi olamaz; onu taklit etmek câiz olmaz. Bunun
bir müctehidi taklit etmesi lâzım olur.
Bir müctehidin ictihâd ederek elde
ettiği bilgilerin hepsine, o müctehidin mezhebi denir. Bunlardan
dört mezhep meşhûrdur. Mezhep imâmlarının, abdestte, namazda, nikâhta,
mîrâsta, vasiyetlerde, talâkta (boşama), cürüm ve cinâyetlerde, alışverişte ve
bunlar gibi birçok şeylerde, birbirlerine uymayan sözleri, hep ictihâdlarından
olup, hiçbiri diğerinin sözüne yanlış, bozuk dememiştir.
Dört büyük İmâm, Peygamberimizin
Kur’ân-ı kerîmden çıkardığı mânâları, bilgileri, Eshâb-ı kirâmdan işiterek
toplamışlar, kitaplara geçirmişlerdir. Müctehid olmayan Müslümânlar da bunların
mezheblerine uyarak doğru yolu bulmuşlar ve böylece İslâmiyete tâbi
olmuşlardır.
Eshâb-ı kirâmdan sonra, meşhûr dört imâm ve bunların mezheplerine göre ictihâd eden yüksek âlimler yetişmiştir.