Kerâmeti inkâr edenlerin başlarına gelenler!..
08/03/2022 Salı Köşe yazarı V.T
Abdurrahmân bin
Muhammed, talebeleri ile bir seferde idiler. Talebeler, çok
susamışlardı...
Abdurrahmân Sekkâf
hazretleri evliyanın büyüklerindendir. 1338 (H.739) senesinde Yemen’de Terîm
şehrinde doğdu. Zamânının âlimlerinden çeşitli ilimleri tahsîl etti. İmâm Ömer
bin Saîd gibi tasavvuf ehli zâtlarla görüşüp onların sohbetlerinde bulundu,
zamânının büyük âlim ve evliyâları arasına girdi. 1416 (H.819) senesinde
Terîm'de vefât etti.
Abdurrahmân bin
Muhammed, talebelerinden bâzıları ile bir seferde idiler. Talebeler, çok
susadılar. Yollar ıssız, su bulmak ihtimâli de çok zayıf idi. Şaşıran talebeler
hocalarına bir şey diyemiyorlardı. Allahü teâlânın izni ile talebelerinin bu
sıkıntılarını anlayan Abdurrahmân es-Sekkâf büyükçe bir taşın yanında durdu ve;
"Şu taşı çevirin!" buyurdu. Taşı çevirdiklerinde, bir su kaynağı ile
karşılaştılar ve çok sevindiler. Kana kana içip, abdest aldılar ve kaplarını
doldurarak, yollarına devâm ettiler.
Bir defâsında, bâzı
kimseler gemi ile bir yere gidiyorlardı. Yolcular arasında Abdurrahmân
hazretlerinin talebelerinden birkaç kişi de vardı. Bir ara, geminin tabanından
bir yer delindi. Ne yaptılarsa delinen yeri tıkayamadılar. Vazîfeliler çâresiz
kalıp, geminin batmasından korktular. Onlardaki bu telaşı görüp, vaziyeti
anlayan talebeler, hocaları Abdurrahmân bin Muhammed'den yardım istediler. O
esnâda hocalarını gemide gördüler. Ayağını, gemiye su giren yere koydu. Sonra
bir şeyler ile o delik yeri kapadı. Su girmez oldu. Bu duruma yolcular çok
sevindi. Herkes rahatlamıştı. Abdurrahmân hazretleri, birden gözden kayboldu. O
büyük zâtın talebeleri hürmetine, diğerleri de kurtuldular ve yollarına devam
ettiler. Bu hâdiseyi işitenlerden bâzıları, onun bu kerâmetini inkâr ettiler.
"Böyle şey olmaz." dediler...
İtirâzcılar, bir yolculuğa çıkmışlardı. Yollarını kaybettiler. Üç gün üç gece dolaştıkları hâlde yollarını bulamadılar. Ellerinde bulunan yiyecek ve suları da bitmişti. Başlarına gelen bu sıkıntının, o zâtın kerâmetini inkâr etmekten olduğunu anladılar. İtirâzlarına tövbe ederek, bu sıkıntıdan kurtulmaları hâlinde mallarından belli miktarını o zâta vermeyi ve hizmetinde bulunmayı adadılar. Tam bu sırada yanlarına, hiç tanımadıkları biri geldi. Bunlara tâze hurma ve su verdi ve yolu târif edip gitti. O kimseler, hurmalarla karınlarını doyurdular ve sudan içtiler. Târif edilen yere doğru gidince, yollarını kolayca buldular. Memleketlerine vardıkları zaman adaklarını yerine getirdiler.