Sabretmek insanoğluna mahsus bir haslettir...
08/09/2022 Perşembe Köşe yazarı S.A
Kur'ân-ı kerimde
70'ten fazla âyet-i kerîme sabrı emir ve teşvik eder. Ki bunlardan biri
de "Allahü teâlâ sabredenlerle beraberdir" müjdesidir.
Akıllı mümin muhasebesini yapar, kârını zararını hesaplar. Eğer karşılaştığı sıkıntıya sabrederse alacağı mükâfatın, kaybettiğinden daha fazla olacağını bilir ve rahatlar.
Çektiğimiz acılar,
ızdıraplar, uğradığımız felaketler geçicidir. Allahü teâlânın lütfu ihsanı ise
nihayetsizdir. Sonsuzun yanında sonlunun ne kıymeti olabilir?
Âdem aleyhisselâmdan
beri gönderilen bütün semavi kitaplar insanları ebedî yurda (ahiret
nimetlerine) davet içindir. Üç günlük dünyaya takılıp kalmasınlar diyedir...
Dünya ile ahiret iki kumaya benzer ki birini razı edersen diğeri küser. İşte bu
yüzden şeytan kin güttüğü insanlara dünyayı sevdirir, ta ki ahiret aklına
gelmesin.
Dünyayı kendinize köle
ederseniz ne âlâ, yoksa o sizi kendisine köle eder. Şehvet dizgini ile
gırtlağınızdan yakalar, istediği yöne sürer.
Hazret-i Ali
radıyallahü anh vasiyetinde bizleri ikaz eder: "Dünyada çekilen
bütün belâ ve sıkıntılar cehennem azabına nisbeten hiçtir."
Allahü teâlâ bir
hadis-i kudside şöyle buyuruyor: "Kullarımdan birine bedeninde
veya malında ve evlâdında bir musibet verdiğim zaman güzel bir sabır ile karşılarsa
kıyamet günü ona hesap sormaktan hayâ ederim."
Sabretmek insanoğluna
mahsustur. Zira acıkır, susar, üşür, hasta olur. Melekler aş istemez, su
istemez, sabretmeleri de gerekmez. Hayvanlar ise akıldan mahrumdur,
mükellef değildirler.
Kur'ân-ı kerimde
70'ten fazla âyet-i kerîme sabrı emir ve teşvik eder. Ki bunlardan biri
de "Allahü teâlâ sabredenlerle beraberdir" müjdesidir.
Sabır üç türlü olur:
Birincisi ibadetleri
yaparken karşılaşılan zorluklara sabır. Hacca gidenler uzun yollara,
uykusuzluğa, sıcağa, izdihama tahammül edecek, oruç tutanlar aç kalacak,
yemeden içmeden iftarı bekleyeceklerdir... Dünya imtihan yeridir, eğer
sıkıntılar olmasa sâdıklar, riyakârlardan nasıl ayrılabilir? İbadetler zahiren
güç görünseler de aslında zevklidir. Ruhun gıdasıdır. Hasta insana evvelce
sevdiği yemekler, hoşlandığı meyveler acı gelir. Tedavi olunca eskiye döner,
ağzının tadı düzelir.
İbadetlerden lezzet
almayan da mânen hastadır, iyileşirse taatlerin tadını duymaya başlayacak, ömrü
bereketlenecektir.
İkincisi günah
işlememek için sabretmek. Diyelim bir mümin nefsine yeniliyor,
arzularının peşinde koşuyor. Allah muhafaza, burada "günahtan
kaçmaya" sabredemeyenin, orada "ateşte yanmaya" sabretmesi
gerekecektir.
Üçüncüsü hastalıklara belâlara sabretmek. Dert, hastalık istenmez, ancak, geldiğinde de kurtulmaya çalışmalıdır. Hekime gitmeli, tedavi olmalı, ilaç kullanmalıdır. Netice alınsın veya alınmasın sabırlı olmalıdır. Biz Rabbimizden razı olursak o da bizden razı olur...