İbâdetlerin, aile ve cemiyetlere faydaları
09/08/2021 Pazartesi Köşe yazarı R.A
İbâdetlerin faydaları
sâdece fertlerle sınırlı değildir. Bazı ibâdetler toplum âhengini, düzenini
önemli ölçüde etkiler...
İslâmiyetin
başlangıcında, daha ziyâde îmânı kuvvetlendiren sûre-i celîleler ve âyet-i
kerîmeler geliyordu, ama “Hicret-i Nebeviyye”den sonra artık
ibâdetlere ve ahkâma dâir vahiyler ağırlık kazandı.
İbâdetlerin faydaları
sâdece fertlerle sınırlı değildir. Bazı ibâdetler toplum âhengini, düzenini
önemli ölçüde etkiler. Meselâ cemâatle kılınan namâzların,
sosyal ilişkiler açısından ne kadar önemli etkisi olduğunu kim inkâr edebilir?
Ramazân ayında tutulan
oruçta bu özellik, çok daha belirgin bir şekilde gözlemlenir. Ramazân ayının manevî
atmosferi içinde yapılan her türlü sadaka ve maddî yardımlaşmanın, nice
bunalmış insanların sıkıntı ve problemlerine çözüm ve râhatlık sağladığı
herkesin bildiği bir gerçektir.
Zekât ve sadaka-ı
fıtırda, bunlara ilâveten sosyo-ekonomik dengeleri olumlu yönde etkileyen çok
hikmetli özellikler vardır.
Bedenî ve mâlî
ibâdetlerin, sâdece rûhlara ve bedenlere değil, aynı zamanda âilelere ve
cemiyetlere de birçok faydaları vardır.
Mukaddes dînimiz
İslâmiyet, cemiyet düzeninin sağlanması, insanların
birbirlerini sevmeleri ve yardımlaşmaları için zekât ve sadaka vermeyi,
hediyeleşmeyi, selâmlaşmayı, iyi münâsebetleri emretmiştir. Bir kişi,
bütün insanların yaptığı kadar ibâdet etse, bir kimseye fayda temîn etmek gibi
olamaz. Demek ki insanlara yardım etmek büyük sevâptır.
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı
kerîmde, “Mü’minler ancak kardeştirler…” [Hucurât,10] buyurarak
inanan insanların kardeş olduklarını i’lân etmiştir. Bundan dolayı İslâmiyet,
bütün Müslümânları tek bir vücut gibi kabûl etmiş, Müslümânların birbirlerinin
dertleri ile ilgilenmelerini istemiştir.
Sevgili Peygamberimiz,
bu konuda: “Mü’minlerin birbirlerini sevme ve birbirlerine acıyıp
meyletmedeki misâli vücut misâlidir. Vücuttan bir uzuv şikâyetlenince, vücûdun
diğer organları uykusuzluğa ve sıtmaya ma’rûz kalmak sûretiyle ona iştirâk
ederler” buyurmuştur.
Sözlüklerde “Sadaka”: “Allahü
teâlânın rızâsını kazanmak niyetiyle ve karşılık beklemeden,
muhtaç olanlara, fakîrlere hibe edilen mâl, para ve her türlü iyilikte,
ihsânda bulunma” ma’nâsına geldiği gibi, “Zekât” ve “Ganîmet” ma’nâlarında
da kullanılmaktadır.
Büyük âlim Seyyid
Abdülhakîm Arvâsî (rahmetullahi aleyh) “Sadaka; belâları önler, ömrü
uzatır, bedene sıhhat verir, malı arttırır” buyurmuştur.
Yapıldıktan sonra
sevâbı devâm eden hayırlı, iyi işlere, devâmlı hayra sebep olan sadakaya “sadaka-i
câriye” denilir.
Bir Müslümân, farz olan zekâtı verdikten sonra, âhırette büyük sevâplara nâil olabilmek, bedeninin sıhhat ve âfiyete, mâl ve evlâdının da berekete kavuşabilmesi için sadaka da vermelidir. Mübârek gün ve gecelerde, bilhâssa Ramazân ayında verilmesi daha iyi olur.