Dünyâdan çıkmadan önce, sevgisini kalbinden çıkar!
12/11/2024 Salı Köşe yazarı V.T
"Dünyâ zıll-i
zâildir. Ona güvenen nâdimdir. O seninle kalırsa da, sen onunla
kalmazsın."
Ahmed
Tebâsî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. 1420 (H. 831)’de Tûnus’ta doğdu.
Kerâmetler ve hârikalar sâhibi veliyyi kâmil Ahmed bin Mahlûf Şâbî'nin
sohbetinde yetişti. 1523 (H.930) senesinde, Tûnus’ta Neferât beldesinde vefât
etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:
"Nerede
olursanız olun, ne yaparsanız yapın, Allahü teâlâ sizi görür. Onun için,
yasaklanan yerlerde değil, emredilen yerlerde bulunun."
"Vaktini
boş yere harcayan kimse câhildir."
"Dünyâya
aşırı düşkün, mağrur ve fitneci kimselerle dostluk kurup onların bulunduğu
yerlerde dolaşmayın. Bunlarla birlikte olanın gideceği yer Cehennem'dir."
"Eğer azığınız takvâ olursa, kıyâmet gününde selâmette olursunuz."
"Dünyâ
zıll-i zâildir. Ona güvenen nâdimdir. O seninle kalırsa da, sen onunla
kalmazsın. Dünyâdan çıkmadan önce, kalbinden dünyâ sevgisini çıkar. Dünyâ
lezzetlerine aldanmayan, Cennet nîmetlerine kavuşur. İki âlemde azîz ve
muhterem olur. Dünyâ harâbdır. Şerbetleri serâbdır. Nîmetleri zehirli, safâları
kederlidir. Bedenleri yıpratır. Emelleri arttırır. Kendini kovalayandan kaçar.
Kaçanı kovalar. Nîmetleri geçici, hâlleri değişicidir. Dünyâya ve buna düşkün
olanlara inanılmaz. Selâmeti ve doğru yolu, ancak dünyâyı terk eden kimseler
bulabilir."
“Kulun her hâlinde ibâdet yapması gerekir. Çünkü ömür çok
kısadır. Ömrünün bir kısmı küçüklükte geçer. Bir kısmı büyüyünce, bedenî
ihtiyaçlarını temin etmek, uyku, kendisine ârız olan hastalık, özür hâlleri,
zarûrî meşgaleler, insanlarla uğraşma ve geçim derdi gibi işlerle geçer.
Bunlardan geriye, insan için çok az vakit kalır. İşte insan, ya bu kısacık
ömrünü ibâdet ve tâatle geçirmek sûretiyle Allahü teâlâya, Cennet'ine ve çeşit
çeşit nîmetlerine kavuşur, veya bu kısacık hayâtı kendi aleyhine zâyi eder de,
ebedî hüsrâna uğrar veya ömrünü günah ve başkalarına düşmanlıkla geçirir.
Böylece şeytanın yardımcılarından olur, onunla birlikte Cehennem ateşinde
yanar. Herkes, yaşadığı kısa ömür içerisinde bu üç hâlden birinde bulunur.
Allahü teâlânın takdîr ettiği şeyler, her zaman insanın istediği şekilde cereyân
etmez. İnsan bâzen oturup, istediği bir şeyi bekler. Fakat bu sırada birçok iyi
şeyleri kaçırır. Çok defâ insanın kendisi için istediği şeylerin sonu şer olur.
Bu sebeple insanın tercihte bulunması, şöyle veya böyle olmasını istememesi
gerekir. Bilakis, Allahü teâlânın kendisi için hayırlı olanı ihsân etmesi için,
bütün işlerini Allahü teâlâya bırakması gerekir.