İnsanların en aşağısı ve en kıymetlisi...
14/02/2023 Salı Köşe yazarı V.T
Muhammed bin İsmâil Mağribî hazretleri evliyânın
büyüklerindendir. 892 (H.279) senesi Tûr-i Sinâ'da vefât etti. Evliyânın
büyüklerinden Ebü'l-Hasan Ali bin Ruzeyn hazretlerinin sohbetlerinde yükseldi
ve zamânının en büyüklerinden oldu. Pekçok büyük zâtın yetişmesine vesîle oldu.
İbrâhim bin Şeybân, İbrâhim bin Havvâs bunlardandır.
Kıymetli nasihatleri vardır, buyurdu ki: "Kalbini dünyâya
bağlamayan, nefsine bu yolda bir varlık tanımayan fakir bir kişi, faziletli
işlerden pek azını yapsa dahi şu dünyâ hırsını kalbinde taşıyıp, âdeten ibâdet
edenlerden daha kıymetlidir. Bu fakir kişinin çok az bir ameli, dünyâ sevgisine
kapılmış kimselerin dağlar gibi yapacağı amelden çok daha kıymetli ve
fazîletlidir" buyurdu. Sonra da; "Bir kimse, samîmî olarak, dünyâdan
yüz çevirir, Allahü teâlâya yönelirse, o kimse, dünyânın şerrinden ve
âfetlerinden, sıkıntılarından emin olur, kurtulur."
"Amellerin en kıymetlisi, vakitlerini, Allahü teâlânın
rızâsına uygun olarak değerlendirmektir."
"Mâsiyet günah irtikâb etmiş, işlemiş olan Müslümanlara
rahmet gözüyle bakmayan kimseler, bizim yolumuzdan ayrılmış sayılır."
"Kul olduğunu iddiâ edip, şahsî arzuları da bulunan kimse
bu iddiâsında yalancıdır. Çünkü, kulun arzuları bulunmamalı, sâhibinin irâdesi
istikâmetinde hareket etmelidir."
Kendisine "insanların en aşağısı kimdir?" diye sordular. O;
"İnsanların en aşağısı, zengine zengin olduğu için, kıymet verip, onun
karşısında zelîl olan kimsedir. İnsanların kıymetlisi de, fakirlere hürmet edip
tevâzu gösteren zenginlerdir" buyurdu... Fakir fukarâya merhâmetli olmayı
anlatırdı. Bu hususta; "Allahü teâlânın takdirine râzı olup sıkıntılara
sabreden fakirler, yeryüzünde, Allahü teâlânın emin kullarıdır. Onlar
hürmetine, Allahü teâlâ diğer insanları belâlardan muhâfaza eder" derdi...
Gurbete çıkanları üç şeyin süslediğini anlatırdı; "Bunların
birincisi güzel edep, ikincisi güzel ahlâk, üçüncüsü şüpheli kimselerden uzak
kalmaktır" derdi.
İbrâhim bin Şeybân anlatır:
Hocam Mağribî hazretlerinin sıkılıp rahatsız oldukları bir gün gördüm. O da Tûr Dağına çıktığımız gündü. Orada bir ağacın altına oturup sırtını o ağaca dayadı ve bize; "Kişi ancak yalnız kalmak sâyesinde Rabbiyle olmakla rahata kavuşur" buyurdu. Sonra titredi ve sarsıldı. O zaman etraftaki kayalar da bir müddet titredi. Hocamın bu hâli geçince, sanki kabirden kalkmış gibi bir hâli vardı...