Farzları ve harâmları öğrenmek de farzdır
20/12/2020 Pazar Köşe yazarı V.T
"Ef’âl-i mükellefîn" sekizdir: Farz, vâcip, sünnet,
müstehap, mübâh, harâm, mekrûh ve müfsid.
Abdullah bin Ebî Zeyd hazretleri Mâlikî âlimidir. 310 (m. 922)’de Tunus’ta
Kayrevan'da doğdu. Orada büyük âlimlerden fıkıh tahsili aldı. 386 (m. 996)’da
Kayrevan'da vefat etti. “Er-Risale” isimli eseri Mâlikî fıkıh usulüne dairdir.
Bu eserinde şöyle buyuruyor:
Allahü teâlânın, açıkça bildirmeyip, yalnız Peygamberimizin “sallallahü
aleyhi ve sellem” yapılmasını övdüğü, yâhut devam üzere yaptığı, yahut
yapılırken görüp de mâni’ olmadığı şeylere (Sünnet) denir. Sünneti beğenmemek
küfürdür. Beğenip de yapmamak suç değildir. Onun beğenmediği şeylere ve
ibâdetin sevâbını gideren şeylere (Mekrûh) denir. Yapılması emrolunmayan ve
yasak da edilmeyen şeylere (Mübâh) denir. Bu emir ve yasakların hepsine
(Ahkâm-ı ilâhiyye) veyâ (Ef’âl-i mükellefîn) ve (Ahkâm-ı islâmiye) denir.
(Ef’âl-i mükellefîn) sekizdir. Farz, vâcip, sünnet, müstehap, mübâh, harâm,
mekrûh, müfsid. Yasak edilmiş olmayan, yahut yasak edilmiş ise de, İslâmiyetin
özür, mâni ve mecbûriyet tanıdığı sebeplerden birisi ile yasaklığı kaldırılmış
olan şeylere (Helâl) denir. Bütün mübâhlar helâldir. Meselâ, iki Müslümânı
barıştırmak için yalan söylemek helâl olur. Her helâl mübâh olmayabilir. Meselâ
ezân okunurken, alışveriş, mübâh değil, mekrûhtur. Hâlbuki helâldir.
Îmânı ve farzları ve harâmları öğrenmek, bilmek de farzdır. Otuz üç farz
meşhûrdur. Bunlardan dördü esâs olup, namâz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek
ve hac etmektir. Îmân ile berâber bu dört farz, İslâmın şartıdır. Îmân edip de
ibâdet edene, yani bu dört farzı yapana (Müslim) veyâ (Müslümân) denir. Dördünü
birden yapıp da, harâmlardan kaçınan, tam Müslümândır. Bunlardan biri bozuk
olur veyâ hiç olmazsa, Müslümânlık bozuk olur. Dördünü de yapmayan, mümin olsa
da Müslümânlığı tam değildir. Böyle îmân, insanı yalnız dünyâda korursa da,
âhırete îmânla gitmek güç olur. Îmân, muma benzer, (Ahkâm-ı islâmiye) mum
etrâfındaki fener gibidir. Mum ile birlikte fener de, (İslâmiyet)tir ve (Dîn-i
islâm)dır. Fenersiz mum çabuk söner. Îmânsız İslâm olamaz. İslâm olmayınca,
îmân da yoktur.
Îmân edip de kendini ahkâm-ı islâmiyyeye uyduran Müslümândır. Ahkâm-ı islâmiyyeyi kendi arzûlarına, keyiflerine uydurmak isteyen kâfirdir. Bunlar bilmezler ki, Allahü teâlâ, dinleri, nefsin arzûlarını, keyiflerini kırmak ve taşkınlıklarını önlemek için göndermiştir.