İnsanlığın hakiki rehberleri...
14/10/2019 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Bir insan, bir rehber olmadan, Kur'ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin
mânâlarını doğru bir şekilde anlayamaz. Bunun için “Mürşid-i kâmil”e ihtiyaç
vardır.
Konumuza, başlıktaki “Rehber” kelimesini tarîfle girelim:
“Rehber”: “Yol gösteren, kılavuz; bir kimseye veya bir topluluğa iyi ile
kötüyü görmesinde ve doğru yolu bulmasında yardımcı olan, insanı Allahü
teâlânın rızâsına kavuşturmaya çalışan, ilim ve ahlâk sunan zât” demektir. Bu
manada kullanılan, bir de “Mürşid” terimi vardır.
İmâm-ı Rabbânî müceddid-i elf-i sânî Ahmed Fârûkî Serhendî
(rahmetullahi aleyh) “Allahü teâlânın sevgili Peygamberi Muhammed
aleyhisselâm; insanların rehberi, her bakımdan en güzeli, en iyisi ve en
üstünüdür” buyurmaktadır.
Büyük psikolog, sosyolog, pedagog İmâm-ı Gazâlî (rahimehullah)
da “Allahü teâlâyı tanımaya çalışmak, bunun için, İslâm ahlâkını bilen ve
Cenâb-ı Hakk'a kavuşturma yolunu gösteren bir rehber aramak ve ona uymak,
İslâmiyet'in emirlerindendir” buyuruyor.
Gavs-ı A’zam, Gavsü’s-sekaleyn gibi sıfatlarla anılan Seyyid Abdülkâdir-i
Geylânî (kuddise sirruh) ise “İnsanlara rehberlik eden kimsede şu
hasletler bulunmazsa, o rehberlik yapamaz. Kusurları örtücü ve bağışlayıcı
olması, şefkatli ve yumuşak olması, doğru sözlü ve iyilik yapıcı olması,
iyiliği emredip kötülükten menedici olması, misâfir-perver ve geceleri insanlar
uyurken ibâdet edici olması, âlim ve cesur olması gerekir” buyurmuştur.
Tarihi inceleyecek olursak, insanların, önlerinde, Allahü teâlânın
gönderdiği bir rehber olmadan, kendi başlarına gittiklerinde, hep yanlış
yollara saptıklarını görürüz. [Bugün bizler, bir yere gideceğimiz zaman,
Yandex, Google Maps, Navigation gibi sistemlerden istifâde etmeye çalışıyoruz.]
İnsanlar, kendilerini yaratan büyük kudret sâhibinin var olduğunu, akılları
sayesinde anlamaktadırlar. Fakat, O’na (Hâlık’a=Yaratan’a) giden yolu
bulamıyorlar. İnsan, ezelî, ebedî ve bir olan Allahü teâlâyı kendi başına
tanıyamaz.
Çünkü rehbersiz, karanlıkta doğru yol bulunamaz. Peygamberler en büyük
rehberlerdir. İslâm dînini tebliğ eden, en son ve en üstün Peygamber, Muhammed
aleyhisselâmdır. O'na verilen kitâb, “Kur'ân-ı kerîm”dir.
Peygamberimizin, doğru yolu gösterici mübârek sözlerine, “hadîs-i
şerîf” denir.
Bir insan, bir rehber olmadan, Kur'ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin
mânâlarını doğru bir şekilde anlayamaz. Bunun için, yetişmiş ve
yetiştirebilen “Mürşid-i kâmil” denilen büyük dîn âlimlerine
ihtiyaç vardır. Bunların en üstünleri de dört mezheb imâmlarıdır. Bunlar; İmâm-ı
A'zam Ebû Hanîfe, İmâm Mâlik, İmâm-ı Şâfiî ve İmâm Ahmed bin Hanbel'dir
(rahmetullahi aleyhim ecmaîn). Bu dört İmâm, İslâm dîninin dört temel
direkleridir.
Kur'ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin mânâlarını doğru olarak öğrenmek
için, bu dört büyük âlimden birinin kitaplarını okumak lâzımdır. Bunların her
birinin kitaplarını açıklayan binlerce âlim gelip geçmiştir. Bu açıklamaları
okuyan, İslâm dînini doğru olarak öğrenir. Bu kitapların hepsindeki îmân
bilgileri aynıdır. Bu doğru îmâna, "Ehl-i Sünnet İtikâdı (İnancı)” denir.