Dünyaya düşkün din adamı, hakîkatte dünya adamıdır!
11/04/2024 Perşembe Köşe yazarı V.T
Âlimlerin dünyayı sevmesi ve ona düşkün olması, güzel yüzlerine siyah leke
gibidir.
İbn-i Karadâğî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. İsmi Ömer bin
Muhammed Emîn’dir. 1885 (H.1303) senesinde Irak’ta Süleymâniye’de doğdu. Önce
babasından sonra da başka âlimlerden okudu. Amcası Şeyh Muhammed Necîb
Karadâğî’nin derslerine de devâm etti. Süleymâniye’de Molla Hüseyin Peskendî ve
Molla Abdullah’a devâm edip icâzet aldı. Harap hâle düşen Mevlânâ Hâlid-i
Bağdâdî hazretlerinin dergâhını tâmir ettirip burada uzun zaman ilim öğretip
talebe yetiştirdi. 1936 (H.1355) târihinde Süleymâniye’de vefât etti.
Sohbetlerinde buyurdu ki:
Âlimlerin dünyayı sevmesi ve ona düşkün olması, güzel yüzlerine siyah leke
gibidir. Böyle olan ilim adamlarının, insanlara faydası olur ise de,
kendilerine olmaz. Dîni kuvvetlendirmek, İslâmiyeti yaymak şerefi, bunlara
âit ise de, bâzen kâfir ve fâsık da, bu işi yapar. Nitekim, Peygamberlerin
efendisi kötü kimselerin de, dîni kuvvetlendireceğini haber vermiş ve (Allahü
teâlâ bu dîni, fâcir kimselerle de, elbette kuvvetlendirir) buyurmuştur.
Bunlar, çakmak taşına benzer. Çakmak taşında enerji vardır. İnsanlar bu taştaki
kudretten ateş yapar, istifâde eder. Taşın ise, hiç istifâdesi olmaz. Bunların
da ilimlerinden kendilerine fayda olmaz. Hattâ, bu ilimleri, kendilerine
zararlıdır. Çünkü, kıyâmet günü, bilmiyorduk, günah olduğunu bilseydik
yapmazdık diyemezler. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kıyâmet gününde,
en şiddetli azâb görecek kimse, Allahü teâlânın kendi ilminden, kendisini
faydalandırmadığı âlimdir.)
Allahü teâlânın kıymet verdiği ve her şeyin en şereflisi olan ilmi, mal,
mevki kapmaya ve başa geçmeye vesîle edenlere, bu ilim zararlı olmaz mı?
Hâlbuki, dünyaya düşkün olmak, Allahü teâlânın hiç sevmediği bir şeydir. O
hâlde, Allahü teâlânın kıymet verdiği ilmi, Onun sevmediği yolda harcamak, çok
çirkin bir iştir. Onun kıymet verdiğini kötülemek, sevmediğini de
kıymetlendirmek, yükseltmek demektir. Açıkçası, Allahü teâlâya karşı durmak
demektir. Ders vermek, vaaz etmek ve dînî yazı, kitap, mecmû'a çıkarmak, ancak,
Allah rızası için olduğu vakit ve mevki, mal ve şöhret kazanmak için olmadığı
zaman faydalı olur. Böyle hâlis, temiz düşünmenin alâmeti de, dünyaya düşkün
olmamaktır. Bu belâya düşmüş, dünyayı seven din adamları, hakîkatte dünya
adamlarıdır. Kötü âlimler bunlardır. İnsanların en alçağı bunlardır. Din, îman
hırsızları bunlardır.