“Başınız sağ olsun, Efendiniz göçtü!..”
15/01/2022 Cumartesi Köşe yazarı A.D
Akşemseddin
hazretlerinin Hanımı der ki: “Efendi 'bu dünyadan göçeceğim,
göçeceğim' deyip durursun, bir türlü göçemedin gitti...”
Bugün, büyük velîlerden
Akşemseddin hazretlerinin vefat yıl dönümüdür... Bu mübarek zatın soyu hazret-i
Ebu Bekr-i Sıddîk’a kadar ulaşır. 1390 (H. 792) senesinde
Şam’da doğdu. Yedi yaşında babası ile Anadolu’ya gelip Amasya’ya
yerleşti. 15 Ocak 1460 senesinde Bolu'nun Göynük ilçesinde vefat
etti...
***
Anadolu'da yetişen en
büyük velilerden biri olan Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin talebelerinden biri
de Akşemseddin hazretleriydi. Hacı Bayram hazretlerine bağlanışından kısa bir
zaman sonra zekâsı, en önemlisi de şeyhine tam teslimiyeti sayesinde icazet [diploma]
aldı ve irşadla görevlendirildi. Akşemseddin'in bu başarısı diğer talebeler
arasında hasetliğe, kıskançlığa sebep oldu. Bunlardan biri Hacı Bayram
hazretlerine şöyle sordu:
-Efendim, kırk yıldır
talebeniz olanlar henüz halifeliğe layık görülmezken Akşemseddin'in kısa
zamanda bu rütbeye ulaşmasının hikmeti nedir?
Hacı Bayram-ı Veli
hazretleri şu cevabı verdi:
-Bu köse [Akşemseddin]
bizde ne gördü ve işittiyse sebep ve hikmetini araştırmadan hemen inandı ve
teslim oldu. Kırk yıldır hizmetimizde bulunanlar ise bizde gördüklerinin ve
duyduklarının önce sebep ve hikmetini öğrenip sonra inandı ve teslim oldu. İşte
aradaki fark budur!..
***
İstanbul’un fethinden
sonraydı. Fatih Sultan Mehmed Han bir gün hocası Akşemseddin hazretlerini
ziyarete gitti. Elini öpüp, tahtı tacı bırakıp derviş olmak istediğini söyledi.
Hocası, bu teklifi reddederek, devlet işlerine memur edilen padişahın asıl
vazifesini yapmamış olacağını, din-i İslam ve adaletle memleketi ve dünyayı
idare etmenin daha makbul olduğunu; aksi hâlde din ve devletin zarar göreceği
için, ikisinin de Allah indinde mesul olacaklarını bildirdi...
***
Akşemseddin hazretleri
bir gün küçük oğlu Hamdi Çelebi'yi dizine oturtur. Minik yavru bülbül
gibi Kur’ân-ı kerim okur. Mübârek, bir ara hanımına döner. “Biliyor musun?”
der: “Aslında dünyanın mihneti, zahmeti çekilmez ama şuncağızın yetim
kalmasına dayanamam. Yoksa çoktaaan göçerdim!”
Hanımı omuz
silker: “A efendi” der: “Sen de son günlerde 'bu dünyadan
göçeceğim, göçeceğim' deyip durursun, bir türlü göçemedin gitti yani...”
Mübarek “Peki hanım, bekle öyleyse!” deyip kalkar. Mescide gider. Talebelerine “okuyun” buyurur. Bir ara gözleri kapanır, yüzü aydınlanır. Kolları yana düşer ve berrak bir tebessüm oturur dudaklarına. Talebeleri eve koşarlar “Başınız sağ olsun” derler: “Efendiniz göçtü!..”
