Kıyâs-ı Fukahâ...
31/01/2022 Pazartesi Köşe yazarı R.A
"İctihâd ve kıyâs
bid'at değildir. Çünkü kıyâs ve ictihâd, nassların mânâsını ortaya çıkarır.
Başka bir şeyi ortaya koymaz."
Dînimizin 4. delîline
geçmeden önce, bugün, 3. delîlle ilgili birkaç cümle daha yazalım.
"Zarûriyyât-ı dîniyyeden yâni dînin temel bilgilerinden olup, her
Müslümânın mutlak bilmesi lâzım olan bilgilerde müctehid olmayanların icmâı da
muteberdir. Ancak bu, onların icmâı olmazsa, bu hükümler sâbit olmaz demek
değildir.
Bu kısım icmâ,
üzerinde icmâ yapılan husûsun, her Müslümân tarafından bilindiğini, bu sebeple
her Müslümânın bunları bilip öğrenmesinin lâzım olduğunu, bilmeyerek de olsa
bunları yerine getirmemenin câiz olmadığını ifâde içindir." (Şemsül-eimme
Serahsî, Molla Hüsrev, Ebû Saîd Muhammed Hâdimî)
d) Kıyâs-ı Fukahâ
(İctihâd):
İnsan gücünün yettiği
kadar zahmet çekerek, çalışmaktır. Kur'ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde
açıkça bildirilmemiş olan işlerin hükümlerini, açıkça bildirilenlere benzeterek
meydâna çıkarma manâsındadır.
Resûlullah (sallallahü
aleyhi ve sellem), Hazret-i Muâz bin Cebel'i (radıyallahü anh), Yemen'e vâlî,
kâdî (hâkim) ve muallim olarak gönderirken:
"Orada nasıl
hüküm edeceksin?" buyurunca; "Allahü teâlânın
kitâbı ile" dedi. "Allah'ın kitâbında
bulamazsan?" buyurdu. "Allah'ın Resûlünün sünneti
ile" dedi. "Resûlullah'ın sünnetinde de
bulamazsan?" buyurunca; "İctihâd ederek,
anladığımla" dedi.
Resûlullah Efendimiz,
mübârek elini Hazret-i Muâz'ın göğsüne koyup; "Elhamdülillah!
Allahü teâlâ, Resûlünün resûlünü (elçisini), Resûlullah'ın
rızâsına uygun eyledi" buyurdu. (Ebû Dâvûd, Tirmizî, Dârimî)
"Sahâbe-i kirâmın
(Resûlullah Efendimizin sohbetinde yetişmiş arkadaşlarının) hepsi müctehîd
olup, kendi ictihâdlarına uymaları farz idi." (Abdülvehhâb-ı
Şa'rânî)
"Mezheb
imâmlarının hepsi bir mes'ele ile karşılaştıklarında cevâbını, önce Kur'ân-ı
kerîmde ararlardı. Kur'ân-ı kerîmde açıkça bulamazlarsa, hadîs-i şerîflerde
ararlardı. Burada da bulamazlarsa, icmâ-ı ümmette ararlardı. İcmâda da
bulamayınca, bu mes'eleye benzeyen başka mes'elelerin, Kitâb (Kur'ân-ı kerîm),
sünnet (hadîs-i şerîfler) ve icmâda bulunan cevâblarını esâs alıp mukâyese
ederek, ictihâd edip benzeri cevâbı bulurlardı." (İmâm-ı Şa'rânî)
"Her müctehidin
(Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden hüküm çıkaran âlimin), kendi ictihâdıyla
bulduğu bilgiye uygun iş yapması farzdır." (Mevlâna Hâlid-i
Bağdâdî)
"Âyet-i kerîme ve
hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilen şeylerde, ictihâd edilemez. Nass (Kur'ân-ı
kerîm ve sahîh hadîs-i şerîf) bulunan yerde ictihâda izin yoktur." (İbn-i
Nüceym, Hâdimî)
"İslâm
âlimlerinin söz birliği ile ve zarûrî olarak bildirilmiş olan, inanılacak ve
yapılacak din bilgilerinde ictihâd yapmak câiz değildir." (Abdülganî
Nablüsî)
"İctihâd ve kıyâs
bid'at değildir. Çünkü kıyâs ve ictihâd, nassların mânâsını ortaya çıkarır.
Başka bir şeyi ortaya koymaz." (İmâm-ı Rabbânî)
"İsâbet etmeyen, yâni doğruyu bulamamış olan müctehide (Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden hüküm çıkaran âlime) bir sevâb, doğruyu bulana iki veya on sevâb vardır. İki sevâbdan birincisi, ictihâd etmek sevâbıdır. İkincisi, doğruyu bulmak sevâbıdır." (Hadîs-i şerîf-Hadîka)