Allahü teâlânın ihsânı ve rahmeti olmasaydı!
30/01/2022 Pazar Köşe yazarı V.T
"Kulların en
aşağısı, namazını ve tesbîhini kendi gözünde büyülten kimsedir..."
Abdullah el-Harrâz
hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Rey ve Bağdâd'da ilim tahsîl etti. Çok
hadîs-i şerîf ezberledi. Mâlik bin Enes'ten hadîs-i şerîf rivâyet
etti... 922 (H.310) târihinde vefât etti.
Abdullah el-Harrâz
hazretleri evliyânın büyüklerinden Ebû İmrân Kebir'in sohbetlerinde mânevî
olgunluğa kavuşup, kemâle geldi. Ebû Hafs Haddad ile görüştü. İlim ve irfanı
ziyâdeleşti.
Bâyezîd-i Bistâmî
hazretlerinin talebeleri ona çok hürmet eder, büyük bilirlerdi. Yıllarca
Mekke-i mükerremede misâfir olarak kaldı. Keramet sahibi ve nasihatleri tesirli
bir zat idi.
Muhammed bin Dâvûd
Dîneverî anlatır:
Abdullah el-Harrâz
Mekke-i mükerremede iken bir defâsında sohbetine gittim. Dört gündür bir şey
yememiştim. Sohbete başladığında;
"İçimizden biri
dört gündür aç. Açlıktan feryâd ediyor. Yâni ben açım der gibi bir hâli
var" dedi. Sonra da;
"Dünyâya gelen
bir canlı Allahü teâlâdan ümid ettiği şeye kavuşunca hayâtını vermiş ne
ehemmiyeti var?" buyurdu.
Sohbetlerinde
buyurdular ki:
"Bizim yolumuz
fütüvvettir (cömertliktir). Yâni kimseden bir şey istemek değildir."
"Kulların en
aşağısı, namazını ve tesbîhini kendi gözünde büyülten, yaptığı ibâdetler
sebebiyle, Allahü teâlâ katında kıymeti olduğunu zanneden kimsedir. Eğer Allahü
teâlânın ihsânı ve rahmeti olmasaydı, peygamberlerin (aleyhimüsselâm) işlerinin
bile ne kadar zor olduğu görülürdü. Nasıl böyle olmasın. Peygamberlerin en
üstünü ve Allahü teâlâya en yakın olan Resûlullah efendimiz bile, Allahü
teâlânın rahmetinin kendisini örttüğünü buyurmuşlardır."
"Kulluğun en
güzeli, kulun Allahü teâlânın verdiği nîmetler karşısında, şükürden âciz
olduğunu bilmesidir."
"Sabrın alâmeti
şikâyeti terk, musîbet ve sıkıntıları gizlemektir."
"Açlık
zâhidlerin, dünyaya düşkün olmayanların; zikir âriflerin gıdâsıdır."
"Ağyâra yâni yâr
ve dost olmayana iltifât etmemek, ona sırrı açıklamamak, yüzünü hakka dönmüş
olmanın alâmetlerindendir."
Yûsuf bin Hüseyin der ki: "Abdullah el-Harrâz gibi bir kimse görmedim. O da kendisi gibi kimse görmedi. Çok mürüvvet sâhibi, herkesi görüp gözeten bir zât idi."