Dînî hükümlerin 4 temel delîli
24/01/2022 Pazartesi Köşe yazarı R.A
İslâmiyetin
dört ana delîli, dört temel kaynağı vardır. Bunlar: a) Kitâb, b)
Sünnet, c) İcmâ-ı Ümmet, d) Kıyâs-ı Fukahâ'dır.
Bozulmamış yegâne
İlâhî dîn olan, mukaddes dînimiz İslâmiyetin [Tefsîr, Hadîs ve Fıkıh Usûlünden
bahseden metodoloji kitaplarında da geçtiği üzere] dört ana delîli,
dört temel kaynağı vardır. Bunlar: a) Kitâb, b) Sünnet, c) İcmâ-ı
Ümmet, d) Kıyâs-ı Fukahâ'dır ki bunlara, “Edille-i şer'iyye” denilmektedir.
a) Kitâb: Edille-i
şer'iyyenin (İslâm dînindeki şer'î delîllerin, hükümlerin, dîn bilgilerinin)
birinci kaynağı olan Kur'ân-ı kerîmdir.
Dârul-Fünûn
Müderrislerinden (Eski İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyelerinden) Seyyid
Abdülhakîm Arvâsî (rahmetullahi aleyh) buyurmuştur ki:
"Kitâb; Allahü
teâlânın, Resûlü Muhammed aleyhisselâma indirdiği, mushaflarda yazılı, bize
kadar tevâtür yoluyla (yanî yalan üzere birleşmeleri aklen mümkün olmayan bir
topluluk tarafından) Arabca olarak nakledilen kelâm-ı kadîmdir (Allahü teâlânın
sözüdür).
Bütün insanların dünyâ
ve âhiret hayâtının her yönüne âit hükümleri, bilgileri içerisinde bulundurur.
İçine aldığı hükümler, bilgiler üç kısımdır: Îmân esâslarına dâir
hükümler, mükelleflerin söz ve işlerine dâir bilgiler, rûh
ve mâneviyâtın düzeltilip, nefsin ve ahlâkın terbiyesine âit hükümlerdir."
Allahü teâlânın, hiç
bozulmamış, yegâne hak kelâmı olan Kur'ân-ı kerim, Cebrâîl (aleyhisselâm)
vâsıtasıyla, Sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (aleyhis-selâm)'a takrîben
23 senede indirilmiştir. Bunun 13 senesi Mekke-i mükerreme'de, 10 senesi ise
Medîne-i münevverede nâzil olmuştur.
Bilindiği üzere, Hukûk
Sistemlerinde, "Anayasa"ları açıklayan Kânûnlar, Tüzükler,
Yönetmelikler, Ta'mîmler, Teblîğler ve Ta'lîmât vardır.
Anayasa dışındakileri
bir tarafa atıp "ben, sâdece Anayasaya bakarım" denilemeyeceği
gibi, "ben, sâdece Kur'ân-ı kerîme bakarım, diğer dînî delîllere
sırt çeviririm" de denilemez.
Tefsîr usûlünden
bahseden bütün kitaplarda belirtildiği üzere [aslında hadîs ve fıkha dâir bütün
usûl (metodoloji) kitaplarında da böyledir], bir âyet-i kerîmenin doğru
olarak anlaşılabilmesi için, önce onu açıklayan başka bir âyet var mı, yok mu?
diye bakılması lâzım.
İkinci
merhalede, âyet-i celîlenin tefsîri için sünnete başvurmak lâzımdır.
Sünnet Allah'ın kitâbının beyânıdır. Sünnet, Kur’ân-ı kerîmi şerh ve îzâh eder.
Zîrâ Allahü teâlâ, Resûlüne “beyân” vazîfesi vermiştir:
“İnsanlara,
kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu
Kur’ân'ı indirdik.” [Nahil, 44]
Ayrıca Kur’ân-ı
Kerîm’de, Resûlullâh (sallallâhü aleyhi ve sellem)'in vereceği hükümlerin,
Allah tarafından kendisine bildirildiği de ifâde ediliyor.
“Allah'ın sana
gösterdiği şekilde, insanlar arasında hükmedesin diye, sana Kitab'ı hak ile
indirdik; hâinlerden taraf olma.” [Nisa, 105]
Âyetin açıklaması, diğer âyetlerde ve hadîslerde bulunamazsa, o takdîrde, Kur’ân-ı kerîmin nüzûlüne şâhid olan Sahâbe-i güzînin îzâh ve tefsîrine başvurulur. Ma’lûm olduğu üzere, onlar ilim, amel ve anlayış bakımından bu ümmetin en önde gelenleridirler. [Yarın inşâallah konumuza devâm edelim.]