"Bir hadisi kendime rehber edindim!.."
23/01/2022 Pazar Köşe yazarı V.T
“Dünyâ için, dünyâda kalacağın kadar
çalış! Âhıret için, orada sonsuz kalacağına göre çalış!.."
Ebû Bekr-i Şiblî hazretleri
evliyânın büyüklerindendir. 247 (m. 861) senesinde Samarra’da doğdu. Bağdâd’a
gelip, buraya yerleşti. Cüneyd-i Bağdadî hazretleninin talebesidir. Cüneyd-i
Bağdadî onu çok sever, ziyade önem verirdi. Onun için “Her kavmin bir tacı
vardır. Bu kavmin tacı da Şiblî’dir. Ebû Bekr-i Şiblî’ye, birbirinize
baktığınız gözle bakmayın. O müstesna bir kimsedir” buyururdu. Cüneyd-i Bağdadî
hazretlerinden sonra onun yerine geçip, yüzlerce talebe yetiştirdi.
Aynı zamanda Mâlikî mezhebinin fıkıh âlimlerinden olup, İmâm-ı Mâlik
hazretlerinin Muvatta’sını ezbere bilirdi. Zamanının bir tanesi olan Ebû Bekr-i
Şiblî 334 (m. 945) senesinde vefât etti.
Şiblî hazretleri buyurdu ki:
“Dörtyüz hocadan ders okudum. Bunlardan dört bin hadîs-i şerîf öğrendim. Bütün
bu hadîslerden bir tanesini seçip kendimi ona uydurdum, diğerlerini bıraktım.
Çünkü, kurtuluşu ve ebedî saâdete kavuşmayı bunda buldum ve bütün nasîhatleri
hep bunun içinde gördüm. Seçtiğim hadîs-i şerîf şudur: Peygamberimiz
(sallallahü aleyhi ve sellem) bir Sahâbîye buyuruyor ki: “Dünyâ için,
dünyâda kalacağın kadar çalış! Âhıret için, orada sonsuz kalacağına göre çalış!
Allahü teâlâya muhtaç olduğun kadar itaat et! Cehenneme dayanabileceğin
kadar günâh işle!”
Şöyle anlatılır: “Şiblî hazretleri,
Bağdâd çarşısında geziyordu. Manifaturacılardan birinin, bir muhâsebeciye
ihtiyâcı vardı. Şiblî hazretlerini görünce, efendi buyurun oturun ve benim
kumaşlarımın hesabını tutun deyip, Şiblî’ye birçok rakamlar söyledi. Bitirdiği
zaman, ne kadar etti diye sordu. Şiblî, “Bir” buyurdu. Tüccâr, “Sen deli
misin?” deyince Şiblî, “Sen yoksa bizi bilmiyor musun ki, hakîkat olan birdir,
diğerleri ise mecazdır, Allahü teâlâ, İhlâs sûresi birinci âyetinde 'Ey habîbim
de ki, Allahü teâlâ birdir' buyuruyor” dedi.
Talebelerinden biri şöyle anlatır: Ebû Bekr-i Şiblî hazretleri, talebesinden biriyle Dicle kenarında sohbet ederken, bu talebe yüksek sesle “Allah” diye bağırdı. Şiblî hazretleri onu kolundan tutup nehre atarak buyurdu ki: “Eğer bağırması ihlâs ile ise, Hak teâlâ onu Musa aleyhisselâmı kurtardığı gibi kurtarır. Yok, bunu riya için yaptıysa, Firavun’un boğulduğu gibi boğulur...” Sohbete devam ettiler. Bir müddet sonra o talebe nehirden çıkıp geldi, yanımıza oturdu. Baktık ki, elbiseleri bile ıslanmamıştı...