Ömrü, boş yere harcamamalı
17/09/2019 Salı Köşe yazarı O.Ü
“Kıymetli ömrü, lüzumsuz mubahlara bile harcamamalıdır. Haram ile
geçirmemek, elbette lazımdır..."
Sual: Bazı kimseler, insanlar arasında söz taşıyor ve dedikodu yapıyorlar.
Bunlar nasıl ikaz edilmelidir?
Cevap: Bu konuda İmâm-ı Rabbânî hazretleri, saliha bir hanıma yazdıkları mektupta
buyuruyorlar ki:
“Kıymetli ömrü, lüzumsuz mubahlara bile harcamamalıdır. Haram ile
geçirmemek, elbette lazımdır. Teganni, şarkı ve çalgı aletleri ile meşgul
olmamalı, bunların nefse verecekleri lezzete aldanmamalıdır. Bunlar bal
karıştırılmış, şekerle kaplanmış zehirdir.
Gıybet etmemelidir. Gıybet haramdır. Gıybet, bir Müslümanın gizli bir
kusurunu, arkasından söylemektir. Bidat sahiplerinin ve açıkça günah
işleyenlerin bu günahlarını ve Müslümanlara zulmedenlerin ve alışverişte onları
aldatanların bu fenalıklarını Müslümanlara duyurarak, bunların şerrinden
sakınmalarına sebep olmak ve Müslümanlığı yanlış söyleyenlerin ve yazanların bu
iftiralarını söylemek lazımdır, gıybet olmaz.
Nemime, yani Müslümanlar arasında söz taşımamalıdır. Bu iki günahı
işleyenlere çeşitli azaplar yapılacağı bildirilmiştir. Yalan söylemek ve iftira
etmek de haramdır, sakınmak lazımdır. Bu iki fenalık, her dinde de haram idi.
Cezaları çok ağırdır. Müslümanların ayıplarını örtmek, gizli günahlarını
yaymamak ve kusurlarını affetmek çok sevaptır. Küçüklere, emri altında
bulunanlara, fakirlere merhamet etmelidir. Kusurlarını yüzlerine vurmamalıdır.
Olur olmaz sebeplerle o zavallıları incitmemeli, dövmemeli ve sövmemelidir. Hiç
kimsenin dinine, malına, canına, şerefine, namusuna saldırmamalı, herkese olan
borçları ödemelidir. Rüşvet almak ve vermek haramdır. Yalnız zalimin zulmünden
kurtulmak için ve ikrah edilince, zorlanınca vermek rüşvet olmaz. Fakat, bunu
almak da haram olur.
Herkes, kendi kusurlarını görmeli, Allahü teâlâya karşı yaptığı kabahatleri
düşünmelidir. Allahü teâlânın, kendisine ceza vermekte acele etmediğini,
rızkını kesmediğini bilmelidir.
İtikadı düzelttikten ve fıkhın emirlerini yaptıktan sonra, bütün zamanları,
Allahü teâlâyı zikir ile geçirmelidir. Buna, yani kalbin, Allahü teâlâyı
zikretmesine mâni olan her şeyi, düşman bilmelidir. Ahkâm-ı islâmiyyeye ne
kadar çok yapışılırsa, Onu anmanın lezzeti artar. Ahkâm-ı islâmiyyeye uymakta,
gevşeklik, tembellik arttıkça, o lezzet de azalır ve kalmaz olur.”