"Önce dînimi öğrenmeliyim!"
19/05/2024 Pazar Köşe yazarı A.U
Büyük velî Şakîk-i Belhî hazretleri, gençliğinde tüccarlık
yapardı.
Mal almaya Türkistan'a gitti.
Bir puthâne görüp içeri girdi...
Birine yaklaşıp sordu:
“Ne yapıyorsun böyle?”
“İbâdet yapıyorum.”
“Bu putun, ne kendine faydası olur, ne de sana.
Hâlbuki seni yaratan bir İlâh var ki, Ona tapsan, her türlü murâdına
kavuşursun. O hakîkî İlâh, Allahü teâlâdır” dedi.
Putperest sordu:
“Peki, sen niçin yurdundan çıkıp da buralara geldin?”
“Rızık için.”
“Bahsettiğin o Allah sana rızık vermiyor muydu?”
“Veriyordu.”
“O rızık verirken niçin buralara kadar geldin, Ona
güvenin yok mu?”
Büyük velî düşündü...
Ve haklı buldu onu.
Ayrılıp, Belh'e döndü.
Yolda bir ateşpereste rastladı.
Mecûsî, sordu kendisine:
“Türkistan'a niçin geldin?”
“Rızık için.”
“Nereden geliyorsun?”
“Belh şehrinden.”
“Rızık için Belh'ten kalkıp da tâ Türkistan'a gelinir
mi? O rızık, senin için ayrılmıştır. O seni bulur” dedi.
Bu sözleri de beğendi.
Âhirete çevirdi yüzünü.
Kendi kendine;
"Bana, önce âhiret ticâreti lâzım. Önce dînimi
öğrenmeliyim" diye düşündü...
İslâm ilimlerini öğrendi önce.
Çalışıp büyük bir “evliyâ” oldu ve
kararmış gönülleri îmân nûruyla doldurdu.